SİVAS (AA) - Medicana Sivas Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mustafa Kısa, dünyada sık görülen kronik ağrı ve yorgunluk sendromu olarak adlandırılan fibromiyaljinin iş ve güç kaybının en önemli sebeplerinden biri olduğunu belirtti.
Kısa, yaptığı yazılı açıklamada, strese ve ruhsal duruma bağlı olarak gelişen bir kas-iskelet sistemi hastalığı olan fibromiyaljinin uzun süreli yaygın kas ağrıları, dinlendirmeyen uykunun neden olduğu sabah yorgunluk ve tutukluğu yanında pek çok şikayetle kendini gösteren bir hastalık olduğunu aktardı.
Hastalığın temel semptomlarının kas ve diğer yumuşak dokularla ilgili olduğundan yumuşak doku romatizması olarak da anıldığını aktaran Kısa, "Tüm dünyada sık görülen fibromiyalji iş ve güç kaybının en önemli sebeplerinden biridir. 30-50 yaşlar arasındaki titiz, mükemmeliyetçi, mesleğini sevmeyen, yoğun ve stresli işlerde çalışanlarda görülme sıklığı daha fazladır. Kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha sıktır." ifadelerini kullandı.
Hastalarda, "ağrımayan yerim yok", "dayak yemiş gibi uyanıyorum", "kollarım ve bacaklarımda derman ve kuvvet yok", "hiçbir iş yapamıyorum, bu kadar şiddetli ağrı çekiyorum ama bana kimse inanmıyor" gibi söylem ve yakınmaların çok olduğunu belirten Kısa, şunları kaydetti:
"Yaygın ağrı ile birlikte sabah yorgunluğu, eller ve kollarda şişlik, uyuşma ve karıncalanmalar, migren benzeri inatçı baş ağrıları, çarpıntı, karın ağrısı ve barsak alışkanlığında değişikliklerle kendini gösteren iltihabik barsak sendromu, sebepsiz sık idrara çıkma ve yanma, ağrılı menstrüasyon, konsantrasyon bozukları, aşırı terleme gibi yakınmalara sık rastlanır. Hastalığın en önemli bulgusu olan ağrı vücudun sağ ve solunda, üst ve alt yarısında hem de omurgadadır. Çok sayıdaki şikayet hastaları hekim hekim gezdirmesine rağmen, çoğu zaman tanı çok geç konulur. Bir çok şikayetlerle baş etmek zorunda olan bu hastalarda tanının geç konulması, yakınlarının hastalığa inanmayıp, derdini ve sıkıntısını paylaşacağı birini bulamaması ayrı bir sorundur."
Fibromiyaljinin kalıcı sakatlığa yol açmayan, yaşamı tehdit etmeyen bir hastalık olduğunu vurgulayan Kısa, "Kalıplaşmış bir tedavi yöntemi yoktur ve her hastaya spesifik tedavi programı düzenlenir. Kronik hastalık olduğu için hem hasta hem de hekim için oldukça sabır gerektirir." açıklamasında bulundu.