Ankaradanhaber.com’a özel röportaj veren Eğitim Bir-Sen Genel Başkan Vekili Latif Selvi TEOG ile ilgili önemli açıklamlarda bulundu. Başkan Selvi, TEOG’un kaldırılması ve yeni uygulanacak sistemle ilgili sorularımızı yanıtladı.
İşte röportajın tamamı;
-TEOG’un kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? TEOG’un yerine hangi sistem getirilmedir?
Bilindiği gibi esasında Türkiye’de sınav sistemleri hep tartışılıyor. Sınavda sorulan sorular, sınavın yapılış biçimi ve sınavdan sonra öğrencilerin yerleşmesi ve eğitimiyle ilgili tartışmalar var. Biliyorsunuz Türkiye yoğun bir dershane tartışması yaşadı. Bunun temel nedeni sınavlarda, sınav o kadar öne çıktı ki belli okullara yerleşebilmek, belli eğitim alabilmek için yarışta elenmemek adına dershaneler ve özel dersler öne çıktı. O hale geldi ki neredeyse eğitim öğretimin merkezine oturdu. Mesela okullarda bize deniyordu ki ‘’sınavda soru sormayan derslere çok önem verilmesin.’’ Niye? Sınavda soru sorulmuyor. Halbuki o çocuğun geleceği o verilecek derste. Mesela müzik yeteneği olan bir öğrencimizi biz akademik soru sorulmuyor diye müzikle alakasını nereden tespit edeceğiz? Ve buna kimse önem vermezse bu dersler yapılmazsa bu çocukta ki bu yeteneği kim ortaya çıkaracak? Çocuk kendi kendini mi keşfedecek? Sporda da böyle birçok alanda sayabiliriz bunları.
HETEROJEN BİR YAPI OLUŞTURULMALI
Baktığımız zaman asıl olan okul eğitimi. Okul eğitimi merkeze alacağız. Bunun dışındaki öğrencilerimiz için homojen değil heterojen bir yapının oluşması lazım. Yani her okulumuzda üniversite sınavına giren öğrenciler de olmalı başka başarılara imza atan öğrenciler de olmalı ve herkes eğitimde okulda bir tık öteye çıkabilecek eğitim hizmetini alabilmelidir.
BU SİSTEM HOMOJEN BİR YAPI ÜRETTİ
Şimdi baktığımızda şunu söyleyebiliriz bu sistem homojen bir yapı üretti. Yani başarılı okullar ve başarısız okullar üretti. Dünyanın hiçbir yerinde yalnızca sınavla yerleştirilen lise uygulaması yok. Bunu biz yaptık. Biz niye yaptık bunu? Bunu yapmamızın sebebi de herkesi sınavla yerleştirelim. Bunu çözmek için e-kayıt sisteminin devlet sıkı uygulayacak ve bu çerçevede de her okulda Anadolu eğitimi olduğu için eğitimini herkes alabilecek. Bu problemin çözülmesi için yüzde 5 civarında öğrencimiz sınavla alınabilecek ki her okul türünden buraya dahil edeceğimiz okullar olacak. Aynı zamanda veli ikamete dayalı e-kayıt sistemi, veli isteği ve okul başarısı üzerinden yerleştirme yapmak suretiyle bütün liselere öğrencilerimiz heterojen şekilde sınavla yerleşenlerin haricindeki de yerleşmiş olacak böylece her okulumuz hem akademik eğitime öğrenci gönderecek hem de merkez- taşra farkı ortadan kalkacak. Başarılı başarısız okul türleri diye bir uygulama büyük oranda sonlandırılmış olacak, her okulumuzda hem başarılı hem daha az başarılı olan öğrenciler de olabilecek. Şunu da ifade edeyim; ortaokul başarısı temel eğitim başarısı daha zayıf olan öğrenciler işlerindeki başarı durumları daha iyi olan öğrencilerle daha ileriye geçebiliyor. Çünkü sürükleyici bir özellik de oluyor. Bu takım sporlarında da vardır. Mesela biz atletizmle bir müddet meşgul olmuştuk. O zamanlar ben şunu görmüştüm grubun başındaki iki sporcu bu mesela bisiklet yarışlarında falan da olur diğerlerini sürükler. Bunda belki öndeki çocukların başarılarını aşağı çeker diye bir endişe oluşur. Hayır çekmez ama onu görürler onun peşine takılırlar tempoyu o ayarlar sonuç olarak takım başarısı dikkate alınacağı için dökülen sporcular olmadığı gibi genel başarı da yukarıya çıkmış olur. Bu okullarda da böyledir. O başarılı öğrenci dersi sürükler diğerlerinin de başarısını belli bir noktaya getirir.
-Türkiye de eğitim sistemi neden sürekli değişiyor?
Eğitim dinamik bir yapı olduğu için eğitim sistemi %100 oturdu bundan sonra artık bir değişime ihtiyaç yok deneceği bir dönem olmaz. Mesela dünyada bütün ülkeler 5 yılda bir müfredatını elden geçirir. Eğitim sistemini elden geçirir. Bunun sebebi şudur: her elden geçirdiğinde bir değişiklik yapması gerekmez ama kısmi de olsa birtakım düzenlemeler yapar. Mesela müfredat çalışmaları yapıldı şimdi neyi tartışıyoruz? Müfredattan daha çok kitaplardaki konunun işleyişini tartışıyoruz. Bunların hepsi de farklı bir inceleme gerektiriyor. Mesela bu derslerin önemli bir kısmında yeni müfredata göre hazırlanmış kitaplar değil eski kitaplar. Bunlar incelendiğinde birtakım arızalar görünüyor. O kitap basıldığında Türkiye bu konuları tartışmıyor olabilir. Ama bugün itibariyle baktığımız zaman bir terör örgütünün Türkiye’ye darbe yapan bir grubun zımni övülüşünü görebiliyoruz. Buna benzer böyle bugün olsa bu akla ziyan kusurlar nasıl işlendi diyebiliriz ama o dönemde bu tartışılmamış olabilir. Bunun için de eğitim dinamiktir, sürekli üzerinde çalışılması gerekir zaman zaman düzenleme gerekir. Ama asıl olan şu olmalıdır her ülke artık tek tip anlayışı benimsememeli. Herkes kendi bünyesindeki farklı düşünce görüş inanç etnik yapı vs. bunların hepsini dikkate alarak büyük oranda fikri ayrılıkları da gözeterek bir düzenleme yapabiliyor. Çoğulcu bir anlayış. Kalıcılığı da şöyle söyleyebiliriz. Kalıcılıkta da ana eksen kalıcı hale gelmesi için çoğulcu katkıyla şekillendirilen bir yapı olmalı. Ümit ederiz bundan sonraki süreçte daha arzu ettiğimizi gerçekleştirdiğimiz bir kapıyı bize aralar.
