ANKARA (AA) - AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, "Avrupa Birliği'nin gerçek anlamda plüralist bir toplum modeline dönüşmesi başka medeniyet köklerine ve tasavvuruna sahip Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletin oraya tam olarak üye olmasıyla mümkündür. Bu aynı zamanda Avrupa'nın kendi kurtuluşu olur." dedi.
Eker, Türk Dünyası Parlamenterler Vakfı (TDPV) tarafından Orman Genel Müdürlüğü Defne Salonu'nda düzenlenen "Türk Dünyası Salı Konferansları"na konuşmacı olarak katıldı.
Konferansta ana başlığın "Orta Doğu'daki Son Gelişmeler Bağlamında Türkiye'nin Dış Politikası" olarak belirlendiğini aktaran Eker, Türkiye'nin üzerinde bulunduğu toprakların çok değerli olduğunu vurguladı.
Birinci Dünya Savaşı'nın Müslümanların üzerinde yaşadığı coğrafyayı yani Osmanlı İmparatorluğu'nu hedef aldığını, İkinci Dünya Savaşı'nın da Avrupa'daki devletlerin kıtayı kimin yöneteceğine ilişkin paylaşım savaşı olduğunu belirten Eker, "İkinci Dünya Savaşı'nın bittiğini görüyoruz. Bir entegrasyon yani bir birleşme projesiyle. Avrupa ülkeleri bir daha savaşmamak, kavga etmemek için bir tür akraba evliliği yaptılar. Bunun adı Avrupa Birliği." dedi.
Eker, mali, finansal, siyasal bir ortaklıkla merkezi Brüksel olan büyük bir bürokratik imparatorluk kurulduğunu söyleyerek, "İkinci Dünya Savaşı, Avrupa Birliği entegrasyon projesi ile bitti. Peki Birinci Dünya Savaşı ne oldu? Birinci Dünya Savaşı devam ediyor, bitmedi. Sonuçlarıyla komplikasyonlarıyla tezahürleriyle devam ediyor. Bugün karşı karşıya bulunduğumuz husus bu." değerlendirmesinde bulundu.
- "FETÖ, bir tür GDO"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Eker, Orta Doğu coğrafyasında petrolün önemine işaret ederek, "Petrol, refah, zenginlik üreteceğine, burada yaşayan insanların refahını arttıracağına, hayatını kolaylaştıracağına terör örgütlerinin elemanları elinde birbirini, bir başka Müslümanı öldürmek için kullanılacak molotofkokteylinin şişesine yakıt oluyor. Sonuçta bu değerli mülkün üzerinde yaşayanlar büyük çoğunluğuyla maalesef acı, kan, gözyaşı, sefalet içerisinde debelenmekte." diye konuştu.
Avrupa'da uygulanan "birleşme" politikalarının Orta Doğu'da "bölünün" şeklinde uygulandığını aktaran Eker, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yerli ve milli" olarak tarif ettiği zihniyet, düşünce ve yönetim felsefesinin önemine vurgu yaptı.
Eker, Suriye ve Irak'ta PKK/PYD, DEAŞ gibi terör örgütleri üzerinden vekalet savaşlarının gerçekleştirildiğini ve bu noktada Türkiye açısından FETÖ gibi üçüncü bir terör örgütünün de söz konusu olduğunu kaydetti.
PKK'nın ortaya çıkış sürecine lise öğrencisiyken tanık olduğunu, neye nasıl hizmet ettiğini gözlemlediğini ve DEAŞ'ın da bu terör örgütünden farksız olduğunu anlatan Eker, "FETÖ bu terör örgütleri içerisinde en komplike, daha modern yöntem ve teknikler kullanan bir tür Genetiği Değiştirilmiş Organizma, bir tür GDO. Hedefi birincisi, medeniyet tasavvurumuzun temel değerlerini oluşturan, yerli ve milli olmamızı sağlayan İslam dinini bir şekilde modifiye etmek, değiştirmek, farklı bir din ve düşünce üzerinden yeni bir şey ortaya çıkarmak. Bunu yaparken de uluslararası birtakım karanlık odakların eli kanlı, silahlı vekili ve temsilcisi." dedi.
- "Türkiye'nin hafızası yerine geldi"
Eker, bu terör örgütlerinin ortaya çıkış ve zamanlamasının Türkiye ile olan etkisine yönelik de öncelikli olarak AK Parti'nin programında yerli ve milli felsefe, düşünce kodlarına yer vermesine dikkati çekti. Milleti var eden inanç, kültür ve tarih değerlerini, İslam medeniyetinin değerlerini kastettiğini vurgulayan Eker, "Türkiye'nin hafızası yerine geldi. Bu çok önemli. Hafıza yerine gelince Türkiye sorunlarını daha kolay çözer hale geldi. Kendi iç meselelerinini daha kolay çözünce, bölgede, bu değerli mülk üzerinde bir takım operasyon yapmak isteyenlere karşı da Türkiye sesini yükseltti, itiraz etti." şeklinde konuştu.
Tüm bunların Türkiye'yi hedef haline getirdiğini vurgulayan Eker, "Türkiye, 2002'den sonraki süreçte iç meselelerini çözebilecek olgunluğu, basireti, feraseti ve hikmeti ne zaman ortaya koyduysa bu terör örgütleri diye tanımladığım üç örgütten biri veya ikisi mutlaka bunu ya sabote ya provoke etti." ifadesini kullandı.
Eker, Türkiye'de Gezi olaylarıyla yapılamayanların Mısır'da 15 gün sonra darbeyle gerçekleştirildiğinin altını çizdi.
- "Her bölünme yeni çatışma alanları ortaya çıkaracak"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Eker, şöyle devam etti:
"Bir şahıs, lider bir partiyi bazen bir devleti temsil eder. Yani sembolize eder. O devlet, bütün dünyayı, tasavvuru temsil eder. Bu tasavvurun sembol devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sembol kurumu, Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Bu partinin de sembol şahsiyeti Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır, liderimizdir.
Onun için aslında kurtulmak istedikleri ve yapmak istedikleri şey, Ortadoğu'daki yeni haritayı yapmak istiyorlar. Kendi tasavvurlarıyla burayı biraz daha bölüp, parçalayıp biraz daha sorunlu hale getirmeye çalışıyorlar. Her bölünme, parçalanma yeni sorunlar üretiyor. Bunun sonu yok. Zaten batılılar kendi sorunlarını entegrasyon ile çözmeye çalışıp, bizi de sürekli bölünmeyle sorunlarımızı sözüm ona çözmek için öneriler, birtakım çözümler dayatmalarını başka türlü de izah etmek mümkün değil. Kaçınılmaz bir şekilde her bölünme yeni sancılar üretecek, yeni çatışma alanları ortaya çıkaracak."
Eker, Türkiye'nin tüm bunlara itiraz ettiğine ve bu nedenle hedef konumuna geldiğine dikkati çekti.
- "Dış politikayla ilgili tasavvurumuzda pergel metaforu var"
Mehdi Eker, Türkiye'nin kendi savunma sistemini de başkasının insafına bırakamayacağının altını çizerek, NATO üyesi olan Yunanistan S300 füzelerini aldığında hiçbir şey denmediğini ama Türkiye S400 füzelerini almak istediğinde buna karşı çıkıldığını kaydetti.
Bunun kabul edilemeyeceğini belirten Eker, şunları kaydetti:
"Mevlana'nın bir 'pergel' metaforu var. Yani pergelin bir ayağı sabittir, diğer ayağı döner. Bizim AK Parti olarak dış politikayla ilgili tasavvurumuzda bu pergel metaforu var. Yani kendini bütünüyle bir tek bloka, kutba hasretmiyor. Çünkü Türkiye'nin menfaatleri, varlık meselesi, kendini savunması, Ortadoğu'da, sınırları dışında olan biten zarar ve tehlikelerden kendini koruyabilmesi ve bölgede güçlü, önemli bir aktör olarak varlığını sürdürebilmesinin yolu budur.
Bunu istemiyorlar. Niye, sürekli bağımlı ve bağlı olsun. Sürekli bağımlı ve bağlı olunca bir süre sonra kendi hak ve menfaatlerinizi dahi koruyamaz hale gelirsiniz. AK Parti yönetimindeki, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye asla böyle bir durumu kabul etmez. Mücadele bunun mücadelesi."
- "Bu aynı zamanda Avrupa'nın kendi kurtuluşu olur"
Eker, Türkiye'nin hem sınırlarının içinde hem de bu sınırların bağlı olduğu bölgedeki istikrarın çok önemli olduğunu kaydetti. Eker, ayrıca Birinci ve İkinci Dünya Savaşı olmak üzere Avrupalıların çıkardığı iki savaşta toplam 82 milyon insanın öldürüldüğüne dikkati çekti.
"Bu süreç içerisinde Avrupa medeniyetinin ürettiği, Avrupa Birliği'nin de üzerine bina edildiği değerler var. Bizim bu değerlerle hiçbir çelişkimiz yok." diyen Eker, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, çoğulculuk gibi pozitif değerlerin tamamını kabul edip uyguladıklarını ifade etti.
Eker, Avrupa'da artan ırkçılık ve İslamofobi'nin bu değerleri tahrip ettiğini söyleyerek, "Avrupa Birliği'nin gerçek anlamda plüralist bir toplum modeline dönüşmesi başka medeniyet köklerine ve tasavvuruna sahip Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletin oraya tam olarak üye olmasıyla mümkündür. Bu aynı zamanda Avrupa'nın kendi kurtuluşu olur. Öbür türlü kendi içinde sürekli çatışma, çelişki üretiyor ve o çelişkilerle, çatışmalarla sadece kendisini değil, bütün insanlığı yer yer birtakım sıkıntılara koyabiliyor." dedi.
Türkiye'nin Avrupa'ya değer katabilecek imkan ve potansiyellere sahip olduğunu dile getiren Eker, "El birliğiyle yarını daha barışçıl, refah düzeyi daha artmış, eğitim, sağlık, altyapı, istihdam gibi insanlığın hayatına anlam katacak, onun hayatını kolaylaştıracak, güzelleştirecek projeleri hayata hep birlikte geçirebiliriz." açıklamasını yaptı.
Eker, ayrıca 15 Temmuz'un da sadece bir hükümet değişikliği talebi olmadığını, FETÖ'nün o gün vekil bir terör örgütü olarak, birtakım odaklara vekaleten Türkiye Cumhuriyeti'ni çökertmek istediğini söyledi.