ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve tutuklanan eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alparslan Altan'ın yargılandığı davada, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın tanık olarak dinlenmesine karar verildi.
FETÖ'nün darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin yargılanmasına devam edildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Anayasa Mahkemesi Üyesi Alparslan Altan hakim karşısına çıktı.
Duruşmaya, Altan, avukatı Erol Aras ve sanık yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mutahhar Keleşoğlu, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Altan'ın örgüt içinde yer aldığı, "Selahattin" kod adını kullandığı, örgüt tarafından iletilen talimatları yerine getirmek için gizlilik içinde hareket ettiği, örgüt mensuplarıyla görüştüğü, sanığa, örgüt tarafından "patates hat" denilen gizli telefon hattı verildiği, örgütün sivil imamlarıyla yurt dışına çıktığı, Anayasa Mahkemesi'nde kararların, örgüt talimatı doğrultusunda çıkmasını sağlamaya çalıştığı öne sürüldü.
Savunma için söz verilen Alparslan Altan, hiçbir terör örgütünün üyesi olmadığını, hiçbir örgütle iltisaklı veya irtibatlı bulunmadığını savundu.
Öz geçmişini hatırlatan Altan, 1991'de hakim-savcı adayı olarak başladığı mesleğine 2001'de Anayasa Mahkemesi raportörü olarak devam ettiğini, 2010'da Denizcilik Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcılığı görevine atandığını, ardından da Abdullah Gül tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğini belirtti. Altan, 2011'de ise Mahkeme üyelerinin çoğunluğunun oyuyla Başkanvekili olduğunu, bu görevi 4 yıl sürdürdüğünü kaydetti.
Anayasa Mahkemesi'ndeki görevi sırasında Avrupa Konseyi ile yapılan ortak projelerin yürütülmesi ve koordinasyonunda, bireysel başvurunun hazırlık çalışmalarında etkin görev aldığını dile getiren Altan, Mahkeme ile uluslararası kurumların ilişkilerinin artırılması yönünde de yoğun çalışmalar yaptığını anlattı.
Görevini yerine getirirken, emir ve talimat almanın fıtratına ters olduğunu savunan Altan, emir, talimat, baskı ve tehditlere boyun eğmeden görevini layıkıyla yerine getirdiğini, bu nedenle terör örgütünün talimatıyla hareket ettiği yönündeki iddia ve ithamı kesinlikle kabul edemeyeceğini söyledi.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili yargılama yerinin Anayasa Mahkemesi olduğunu, 15 Temmuz darbe girişimiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, tutuklama kararı ve iddianamede buna ilişkin bir iddianın da yer almadığını ileri süren Altan, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti. Altan, bu nedenlerle durma kararı verilerek, dosyasının Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiğini öne sürdü.
Darbe teşebbüsünü herkes gibi televizyondan öğrendiğini, 16 Temmuz günü bir sonraki gündemin dosyalarını okuduğu sırada saat 16.30'da polislerin evine gelerek, hakkında gözaltı kararı olduğunu söylediklerini anlatan Altan, "Polislere Anayasa Mahkemesi üyesi olduğumu, bu şekilde gözaltına alınamayacağımı ifade ettim. O sırada eve gelen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da benim Anayasa Mahkemesi üyesi olduğumu, mahkeme tarafından karar verilmeksizin gözaltına alamayacaklarını söylemesine rağmen gözaltı işlemine devam ettiler." diye konuştu.
Hakkındaki delillerin tutuklandıktan aylar sonra dosyasına girdiğini iddia eden Altan, gözaltına alındıktan 17 ay sonra iddianamenin hazırlandığını, 22 ay sonra hakim karşısına çıkarıldığını, bu durumun hakkındaki ihlali daha da ağırlaştırdığını ileri sürdü.
- "Mahkemenin arşivi ortadadır ve açıktır"
FETÖ bağlantılı Anayasa Mahkemesine yapılan başvurularda kullandığı karşı oy yazılarının da hakkındaki suçlamalara dayanak yapıldığını belirten Altan, şu savunmayı yaptı:
"Söz konusu karşı oylarımda ifade ettiğim görüşlerim Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında yer alan ve anayasadaki temel hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik teknik gerekçelere dayanmaktadır. Benim için sanığın kimliği veya mensubiyeti değil, önümdeki dosyanın hukuki niteliği önemlidir. Balyoz ve Ergenekon sürecinde de FETÖ ile ilgili başvurularda da durduğum yer değişmemiştir. Bu doğrultuda oyumu kullandım ve karşı oylarımı yazdım. Mahkemenin arşivi ortadadır ve açıktır. Birkaç başvuruda FETÖ bağlantılı başvurular lehine karşı oy kullandığım doğru ise de yüzlerce bireysel başvuruda bu kişiler aleyhine verilen kararlarda imzam olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir. Bugün aynı dosya gelse aynı şekilde karşı oy yazacağım gerekçelerdir."
Altan, aleyhinde ifade veren eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal'ın soyut tahmine dayalı beyanlarda bulunduğunu, somut hiçbir suçlama ortaya koyamadığını ileri sürdü. Ünal'ın "ByLock yazışmalarında geçen Selahattin isminin çağrışımının Alparslan Altan olduğunu" söylemesi nedeniyle bu kod adını kullandığının iddia edildiğini belirten Altan, bunun asılsız bir iddia olduğunu savundu.
Alparslan Altan, hakkında ifade veren diğer iki kişinin gizli tanık yapıldığını, beyanlarında hiçbir somut veri bulunmadığını öne sürdü.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullanmadığını, bu yönde bir iddia da bulunmadığını söyleyen Altan, "Bana ait olduğu ileri sürülen kod ismini iddianameden öğrendim, karşılıklı mesajların gönderildiği şahıslarla herhangi bir ilişkim bulunmamaktadır. Tutarsız ve anlamsız yazışmalar beni bağlamaz." dedi.
- "Patates hat" suçlamasını reddetti
Sanık Altan, örgüt tarafından kendisine "patates hat" denilen gizli hat verildiği iddiasını da kabul etmedi. Altan, kullandığı tek bir telefon hattı bulunduğunu, adına kayıtlı diğer iki hattın eşi ve babası tarafından kullanıldığını, bunların dışında herhangi bir telefonunun bulunmadığını savundu.
Gözaltına alındığı gün evde telefonlarına, bilgisayarlara el konulduğunu, böyle bir hattın evinde ele geçirilmediğini anlatan Altan, "Patates hat" denilen hattın HTS incelemesinde gözaltına alındıktan sonra da kullanıldığının görüldüğünü, bu durumun hattın kendisinde bulunmadığının kanıtı olduğunu öne sürdü.
Örgütün sivil imamlarıyla yurt dışına çıktığı iddiasını da reddeden Altan, iddia edilen tarihte Anayasa Mahkemesinin resmi gezisi nedeniyle Almanya'ya gittiğini, gezide Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve diğer bazı üyelerin de bulunduğunu belirterek, geziye ilişkin fotoğrafları heyete sundu.
Alparslan Altan, Anayasa Mahkemesinin kendisiyle ilgili ihraç kararını da eleştirerek, kararın Mahkemenin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) içtihatlarına aykırı olduğu savunmasını yaptı.
Altan, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruya yönelik kararın reddedilmesini de "Anayasa Mahkemesi bu davada bireysel başvuruyu inceleyen bir insan hakları mahkemesi gibi değil, sanığı mahkum etmeye çalışan taraflı bir alt mahkeme hakimi gibi davranmıştır. Bu karar da mahkeme ilkelerine ve AİHM içtihatlarına aykırıdır." sözleriyle değerlendirdi.
Sanık Altan, savunmasının sonunda tahliye ve beraat talep etti.
Daha sonra Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, dosyaya gelen bilgi ve belgeleri okudu.
Karaloğlu, sanığın Bank Asya'da hesabının olmadığını, terör örgütü tepe yöneticileriyle irtibatına rastlanmadığını, adına kullandığı telefon hatlarında ByLock bulunmadığını aktardı.
Başkan Karaloğlu, Altan'a gözaltı sırasında el konulan telefonunun şifresi bilinmediğinden imajının alınamadığını söyledi ve şifreyi sordu. Altan, şifreyi hatırlamadığını, parmak izi kullandığını belirtti.
Altan'ın avukatı Erol Aras da eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın tanık olarak dinlenmesine karar verilmesini isteyerek, tahliye talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Altan'ın şifresi bilinmeyen telefonunun gelecek celse duruşmaya getirilmesi ve parmak iziyle açılması nedeniyle imajının alınması için teknik elemanların ekipmanıyla duruşmada hazır edilmesi kararlaştırıldı.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile sanık hakkında ifade veren eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal'ın tanık olarak dinlenmesine, duruşmanın 27 Eylül'e bırakılmasına karar verildi.