MADRID (AA) - Ritz Otel'de düzenlenen ve iki bölümden oluşan panelde konuşan İtalya'nın eski Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, "NATO genişleme vizyonunda Finlandiya ve İsveç'e tarih vermemelidir. Bu süreç doğal gelişiminde yürütülmelidir. Türkiye'nin endişeleri, NATO'nun hasıraltı ettiği konuların tekrardan gündeme getirilmesi için bir fırsat olarak görülmeli." dedi.
"NATO'nun amacı Türkiye'nin, yani üyelerinin toprak bütünlüğünü korumaksa o halde İsveç nasıl üye ülke olabilir?" diye soran Marsili, "İsveç, PKK liderlerine, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit edenlere nasıl ev sahipliği yapıyor? İsveç ve Finlandiya eğer NATO üyesi olmak istiyorlarsa taviz vermeleri gerekir. İsveç'e sormak lazım. PKK'nın para toplamasına, militanlarını devşirmesine nasıl izin veriyorsunuz?" şeklinde konuştu.
Marsili, Avrupa Birliği'ni "Kürt ve PKK ayrımını yapamamak, genişlemenin Türkiye olmadan mümkün olmadığını görememek, Libya'da Türkiye'nin diplomatik başarısını küçümsemek, boş verici davrandığı Kıbrıs adasındaki anlaşmazlıkların sadece iki bağımsız ülkeli bir yaklaşımla çözülebileceğini anlamamakla" suçladı.
Türkiye'nin NATO'da terörizmi gündeme getirmesi çok iyi oldu
Instituto de Empresa (IE) Üniversitesi Küresel ve Kamu İşleri Profesörü Michele Testoni de "Türkiye’nin, Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine karşı çekincelerini söyleyerek terörizmi gündeme getirmesi çok iyi oldu." dedi.
Testoni, Türkiye’nin terörizm endişelerinde haklı gerekçeleri olduğunu, bu konunun gerek NATO’nun güvenliği ve güvenilirliği gerekse İspanya, İtalya gibi ittifakın diğer ülkeleri için çok önemli olması gerektiğini söyledi.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının uluslararası ilişkilerde her şeyi değiştirdiğini kaydeden Testoni, NATO’nun Brüksel-Washington-Londra üçgeninde yeni bir yapılanmaya gidebileceğini, bunun Türkiye gibi bazı Akdeniz ülkeleri için çok dikkat edilmesi gereken bir girişim olduğunu savundu.
"NATO’nun güvenlik prensibi, sınırı tehdit edilen her ülkeye kollarını açmak olmamalıdır"
Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra NATO’nun tekrar özüne dönme ihtiyacının ortaya çıktığını vurguladı.
Avrupa'nın, Ukrayna savaşı ile enerji, mülteci ve gıda krizlerinden dolayı odak noktası olduğunu aktaran Güney, bu zamana kadar sürdürdükleri bağımsız kalma politikalarını terk eden Finlandiya ve İsveç’in üyelik başvurusunda NATO’nun "sağlam ayaklar üzerinde durup tutarlı olmasının önemli olduğunu" vurguladı.
Güney, "NATO’nun güvenlik prensibi, sınırı tehdit edilen her ülkeye kollarını açmak olmamalıdır." diyerek başta Türkiye olmak üzere NATO’nun güney sınırlarının güvenliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gerektiğini bildirdi.
NATO, ittifak ve silahlanma tanımlarını gözden geçirmeli
MEF Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu da Ukrayna savaşından dolayı NATO içindeki bazı önemli konuların "duman altında" kaldığını belirterek "ittifak ve silahlanma tanımlarının derinden gözden geçirilmesi gerektiğine" işaret etti.
Kibaroğlu, "Türkiye bu zamana kadar ittifak olarak her zaman sadık kaldı ve görevlerini yerine getirdi, bunu ispat etti. Ama diğer ittifak üyelerinin Türkiye'nin güvenliği açısından aynısını yaptığı göremiyorum. Türkiye uzun yıllar ASALA'dan PKK'ya kadar yoğun terörizm ataklarına maruz kaldı. Özellikle Irak ve Suriye’de de sırtımızı dayayacak birilerini, destek göremedik. Hatta üstünkörü PKK desteklendi. NATO'nun ittifakın ne anlama geldiğini anlamasını istiyorum." şeklinde konuştu.
Kibaroğlu, ittifak, silahlanma, terörizmle mücadele, istihbarat paylaşımı konularında ortak çalışmanın elzem olduğunu ifade etti.
NATO "boş ve anlamsız bir kurum" olma yolunda gidiyorİstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın da NATO'nun söylemleri ile yaptıklarının birbiriyle uyuşmadığını, "boş ve anlamsız bir kurum olmaya doğru gittiğini" savundu.
NATO'nun güvenlik örgütü olgusunun ciddi yaralar aldığını, üyeleri arasında güvensizliğin göz ardı edilemeyeceğini aktaran Yalçın, "PKK'nın Suriye'deki yapılanması PYD'nin ABD tarafından desteklendiği çok açık belli iken ABD nasıl Türkiye'den güven bekler? Allah aşkına bir gitsin. NATO ülkeleri arasında güvenlik menfaatlerinin bu kadar dengesiz olmaması lazım. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'dan talebi tek: 'Terör örgütüne doğrudan destek vermeyi durdurun.' diyor. Ama İsveç 'Hayır.' diyor. Türkiye kendisine karşı savaş veren bir örgüte destek veren bir ülke ile nasıl ortak olabilir? Maalesef NATO, bir güvenlik değil ABD'nin öncülüğünde idari yönetime dönüştürülmek isteniyor." diye konuştu.
Zaragoza Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Hukuk Profesörü Natividad Fernandez Sola da "NATO’nun ilk olarak mevcut sınırlarını daha güvenli yapmadıkça yeni üye alması doğru değil. Mevcut üyelerin sorumluluklarını nasıl yerine getirdiklerinin sorgulanması gerekir." görüşünü savunarak Finlandiya ve İsveç’in üyelik başvurusunun oldubittiye getirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Muhabir: Şenhan Bolelli