ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına yönelik soruşturmada tutuklanan ve yargılanan, kapatılan Zaman gazetesinin eski Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir'in bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu.
Anayasa Mahkemesinin kararına göre, örgütün yayın organı olduğu gerekçesiyle kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarlarının yargılandığı davanın sanıklarından Mehmet Özdemir, tutukluluğa yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine 3 Kasım 2017'de bireysel başvuru yaptı.
Özdemir başvurusunda, gözaltı süresinin makul olmaması, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, gazetecilik faaliyeti kapsamındaki eylemlerin tutuklamaya konu edilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini öne sürdü.
İstanbul Sulh Ceza Hakimliğince 4 Ağustos 2016'da tutuklanan Özdemir, yargılandığı davanın 11 Mayıs 2018 tarihli duruşmasında tahliye edildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Mehmet Özdemir'in, 6 Temmuz 2018'de isnat edilen tüm suçlardan beraatine karar verildi.
- Anayasa Mahkemesi kararı
Bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, başvurucunun "gözaltına almanın hukuka aykırı olduğuna ve gözaltı süresinin makul olmadığına" ilişkin iddialarını, başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez buldu.
Kararda, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal ile darbe teşebbüsünden kaynaklanan tehlikenin yanı sıra bu teşebbüsün arkasında olduğu değerlendirilen FETÖ/PDY'den kaynaklanan tehdit ve tehlikenin de bertaraf edilmesinin amaçlandığı belirtildi.
Darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanmanın FETÖ/PDY olduğuna ilişkin kamu makamlarınca ve soruşturma mercilerince yapılan değerlendirmelerin olgusal temellere dayandığı, başvurucunun tutuklandığı tarihte de Türkiye'de olağanüstü hal yönetim usulü yürürlükte olduğu vurgulandı.
Kararda, tutuklama kararında, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY üyesi olduğunun ileri sürüldüğü, örgütün kuruluşundan beri temel faaliyet alanlarından birinin de medya olduğu ifade edildi.
Kararda, soruşturma makamlarınca yapılan tespitlerden de anlaşıldığı üzere, FETÖ/PDY bünyesindeki medya organlarının yayın politikası üzerinde başta Fetullah Gülen olmak üzere örgüt yöneticilerinin önemli derecede belirleyici oldukları, bu yayın organlarının örgütün faaliyetlerinin özellikle kamuoyunda meşrulaştırılması bakımından önemli bir fonksiyon icra ettiği aktarıldı. Anayasa Mahkemesinin kararında, şu tespitler yapıldı:
"Bu durumda bir kişinin FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu tespit edilen bir medya kurumunda sorumlu yazı işleri müdürlüğü gibi bir görev icra etmesinin söz konusu kurumlarda istihdam edilen ve yönetici talimatı ile hareket etmekle yükümlü olan kişilerden farklı değerlendirilmesi gerekir. FETÖ/PDY için bu kadar önemli bir medya organında yönetici/sorumlu düzeyde görev almanın ve gazeteye kayyum atanıncaya kadar bu göreve devam etmenin kişi ile FETÖ/PDY arasında örgütsel bir ilişki olduğuna dair kuvvetli bir belirti olarak kabulünün temelsiz ve keyfi bir yaklaşım olduğunu söylemek mümkün değildir."
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun, tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı, başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu kaydedildi.
Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 11 Mayıs 2018'de tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiasının, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebileceği belirtildi.
Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası da yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığından kabul edilemez bulundu.