BURSA (AA) - Bursa'nın Nilüfer ilçesine bağlı Akçalar Mahallesi'nin doğusunda ve Uluabat Gölü'nün doğu teraslarından birinin üzerindeki Aktopraklık Höyüğü'nde yürütülen kazılar, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmi Karul başkanlığında yürütülüyor.
Kazı Grubu Başkanı Karul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, höyükteki ilk yerleşimin milattan önce 6 bin 500'lü yıllara uzandığını ve kesintisiz olarak bin yıl boyunca burada yerleşimin devam ettiğini söyledi.
Bu yerleşim süreci içerisinde en iyi araştırılmış katmanlardan birinin, milattan önce 5 bin 600-5 bin 700'lü yıllara tarihlendiğini, bugünden yaklaşık 7 bin 500 yıl öncesine ait olduğunu belirten Karul, şunları kaydetti:
"Bu dönem hendekle çevrilmiş bir yerleşme söz konusu. Çapı 130 metreyi bulan devasa bir hendek. Hendeğin kenarlarının kalker sıvandığını ve bu sıvama işleminin birçok kez yenilendiğini biliyoruz. Hendeğe paralel inşa edilmiş bitişik düzende kerpiç yapılar söz konusu. Bu yapılar, tamamen birbirinin tekrarı niteliğinde. Her yapının içinde, bir tarafında fırın, diğer tarafında tandır var. Girişin olduğu aksta yerde bir hasır serili. Çok tanımlı tarih öncesi kanıtlardan söz ediyoruz. Evlerin önünde o evlere ait payandalı sundurmalar var. Bu sundurmaların önünde de insanların o dönemde işlik yeri olarak kullandıkları alanlardan söz edebiliriz."
"Ayak, 42-43 numara bir ayakkabı boyutunda"Karul, her yıl yapılan kazılarda birtakım yeni detaylara ulaştıklarına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bu kapsamda, 2018'de bu döneme ait yapılardan ikisinde çalışmaya devam ettik. Bu iki yapının da tabanlarının oldukça iyi korunmuş durumda günümüze ulaştığını fark ettik. Bu tabanların üzerinde detaylı analizler yapabilmek için örnekler aldık. Yapı, mekan, içerisinin kullanımıyla ilgili buluntuların dağılımından yola çıkarak, çeşitli verilere ulaştık. Bu yıl, yerleşmenin bu tabakalarıyla ilgili en heyecan verici buluntulardan biri, iki ayak izi oldu. Aynı mekan içinde birbirini takip eden iki ayak iziyle karşılaştık. Yapının tabanı hazırlanmışken ve henüz kil ıslakken birinin oraya ayak basması ve sizin onu bir arkeolog olarak bulmanız, adeta o insanlarla sizi buluşturuyor. Bu bağlamda, heyecan verici. Bu ayak izi, bizi 7 bin 500 yıl önce burada yaşayan insanlara biraz daha yakınlaştıran bir buluntu oldu."
Kazılarda nadiren ayak izlerine rastlandığını aktaran Karul, "Kalıntı, bir evin tabanında kilin üzerinde olduğu için oldukça silik. Çok rahatlıkla gözden kaçabilecek nitelikteydi. Bu kalıntıdan bir kadın, erkek, boy, ağırlık gibi bir ayrım yapmak güç olacaktır ama ayağın 42-43 numara bir ayakkabı boyutunda, yani 26-27 santimetre uzunluğunda olduğunu söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.
Ayakların büyüklüğünden yola çıkarak, kişinin boyundan kilosuna, durma biçimine kadar birçok şeyin izinin sürülebileceğini vurgulayan Karul, "Bu dönem insanı hakkında sadece Aktopraklık'ta değil, birçok yerde çok fazla kanıt var. Gömütler ve kemiklerden de çok fazla bilgi sahibiyiz. O dönemdeki insanlar, bugünkü insanlardan hiç farklı değil. Sözünü ettiğimiz insan, bugün halen yaşayan insanla birebir aynı özelliklere sahip." diye konuştu.