Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kalmıştır." dedi.
Adalet Bakanı Gül, TBMM Genel Kurulu'nda, bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2021 yılı bütçesine ilişkin yaptığı konuşmada, "Başakşehir maçında sergilenen nefret suçunu, insanlığa karşı işlenen ırkçılık suçunu telin ediyorum. Irkçılık bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Üzülerek görüyoruz ki özellikle Avrupa merkezli olarak Türk ve İslam düşmanlığı yabancı düşmanlığı, nefret suçlarının büyük bir şekilde artmış olması da ülke ve demokrasi adına üzüntü vericidir. Avrupa'nın başta olmak üzere bu değerlere dönmesini bütün insanlık ve başta Avrupa adına çok önemli bir netice olacaktır." diye konuştu.
Adaletin, devletin temeli olduğunu belirten Gül, "Adalet her insanımız için hepimiz için hava gibi, su gibi olmazsa olmazdır. Devleti, toplumu bir arada tutan duygu, adalet duygusudur. Adaletin de bir alternatifi yoktur. Bu nedenle adaleti geliştirmeye yönelik atacağımız her adım milletimizin yarınlara daha güvenle bakmasını sağlayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Gül, bütün vatandaşların hukuk standartlarını koruma iradesini kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek demokratik siyasetin, milletten aldığı yetkiyi milletle beraber kullanma sanatı olduğunu vurguladı.
Bu yetkiyi kullanırken hukuk devleti ilkesinin, sarsılmaz dayanağı, siyasetin de ikametgahı olduğunu kaydeden Gül, bu nedenle, hukuk devletinin tüm unsurlarıyla tahkim edilmesinin, temel hassasiyetleri olduğunu söyledi.
Hukuk devletinden anladıklarının bir kanun devleti olmadığının altını çizen Gül, bağımsız ve tarafsız yargının hukukun üstünlüğünü teminat altına aldığı, herkesin ve her kurumun hukukla bağlı olduğu bir sistem olduğunu belirtti.
"TÜRK YARGISI DA MİLLETİN YARGISIDIR"
Devletin bütün fonksiyonlarının, yetkisini Anayasa'dan, meşruiyetini milletten aldığına işaret eden Gül, "Millet, bütün işlerimizin hakemi ve hakimidir. Türk yargısı da milletin yargısıdır, millet adına karar verir, millet adına adaleti tesis eder. Yargı tarafsızdır; çünkü bütün rengiyle, diliyle, inancıyla, yaşam tarzıyla milletin tamamına eşit yakınlıktadır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı; milletin yargıya güvenini artıracak, 'adalet yerini buldu' duygusunu geliştirecek en temel anayasal ilkedir." diye konuştu.
Mahkemelerin, yürütme içinde bir taşra teşkilatı, Adalet Bakanlığının bir il müdürlüğü olmadığını dile getiren Gül, Anayasa'nın 138'inci maddesindeki "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz." ifadelerini kullandı.
Yargının işini yargıya bırakmak anayasal bir sorumluluk ve zorunluluk olduğunu vurgulayan Gül, yargının kararlarında eksiklik olabileceğini ancak bir hata varsa bunun düzeltilmesini, bir eksik varsa bunun tamamlanmasını yine yargının kendi olağan işleyişinden beklemek gerektiğini söyledi.
Adil kararın makul sürede verilmesi için gerekli politikaları ortaya koymanın görevleri olduğunu ifade eden Gül, Meclis'in, bu politikaların kanuna dönüşüp dönüşmeyeceğinin kararının verildiği, milletin iradesinin tecelli ettiği yer olduğunu kaydetti.
"YARGININ HUKUKUN DEĞİL, VESAYET DÜZENİNİN BEKÇİLİĞİNİ YAPTIĞI DÖNEMLER GERİDE KALDI"
Hükümet olarak tam 19'uncu kez Meclise bütçe sunmalarını sağlayan gücün, milletin tercihi, kararı ve iradesi olduğunu dile getiren Gül, AK Parti hükümetlerinin 3 Kasım'da iktidara geldiğinde milletten aldığı demokrasi ve hukuk emanetini iç ve dış vesayet odaklarıyla çarpışa çarpışa, bu odakları eze eze bugünlere getirdiğini, yarınlara emin adımlarla taşıma kararlılığında olduklarını söyledi.
"Yargının hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kalmıştır." ifadelerini kullanan Gül, 27 Mayıs'ın yaslı adasını, 12 Eylül'ün gençleri bir sağdan bir soldan kıydığını unutmanın mümkün olmadığını vurguladı.
Gül, 28 Şubat'ta insanların en temel haklarını gasbeden, brifing alan yargının millet-devlet-adalet tahribatının da hafızalarda taze olduğunu dile getirdi.
"ADALET SİSTEMİNE DUYULAN GÜVENİN ARTIRILMASINI AMAÇLIYORUZ"
O karanlık ve zalim süreçte yargının, toplum mühendisliğinin taşıyıcı kolonu olarak milletin önünde dikenli bir tel örgü gibi kullanıldığını kaydeden Bakan Gül, "Vesayet odaklarının çizdiği profile uymayan, makbul olmayan vatandaşlar bu tel örgüye takılmışlardır." dedi.
Gül, o dönemin yaralarını sarmaya çalışırken hukuk düzeninin bu defa 40 yıllık hain bir terör örgütünü karşısında bulduğunu ifade ederek "FETÖ, 17-25 Aralık'ta darbenin bir aparatı değil, bizatihi faili olarak bu ülkede çok bedeller ödetti. Böyle bir yakın tarihi görmüş, ortak kaderi paylaşmış bir ülkenin vesayetin yerine adaleti koyması tarihi bir dönüşümdür, tarihi bir başarıdır." ifadelerini kullandı.
Bir ülkede vesayet varsa, orada adalet olmayacağına dikkati çeken Gül şöyle devam etti:
"Bizim ilkelerimiz; masumiyet karinesidir, lekelenmeme hakkıdır, suç ve cezanın şahsiliğidir, adil yargılanma hakkıdır. Elbette bağımsız, tarafsız, adil ve iyi işleyen bir sisteminin kilit önemde olduğunun farkındayız. Demokrasinin güçlenmesinde, özgürlüklerin gelişmesinde belirleyici olan yine hukuktur. Vatandaşın kendisini emin ve güvende hissetmesi de hukuk düzeninin sağladığı himaye sayesindedir. Bu konu sadece bir mevzuatın da bir meselesi değildir. Bir hukuk disiplininin de sadece konusu değildir. 2019 Mayıs'ında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve yakın zamanda milletimizle paylaşacağımız İnsan Hakları Eylem Planı da işte bu anlayışa dayanmaktadır. Güven veren ve erişilebilir adalet vizyonuyla, katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla bu belgeyi hazırlıyoruz. Çünkü yargı Türk milletinin yargısıdır. Dolayısıyla AK Parti'nin değil, 83 milyonun, düşüncesi ne olursa, işçisiyle, çiftçisiyle, Edirne'den Kars'a kadar herkesin beklentisi, herkesin adalet duygusunu sağlamak adına toplumun her kesimleriyle görüşerek bu belgelerimizi, politikalarımızı birlikte hazırlamaya devam ediyoruz."
"BİRİNCİ YARGI PAKETİNDE HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ARTIRICI ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK"
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin 19 aylık kısmın büyük bir kısmının salgına denk gelse de önemli sonuçlar alındığını bildiren Gül, hem mevzuat hem idari anlamda çalışmalar yapıldığını anlattı.
TBMM'nin kabul ettiği kanunlarla reform belgesine dair üç yargı paketini çıkardıklarını hatırlatan Gül, "Birinci Yargı Paketinde hak ve özgürlükleri artırıcı çok önemli adımlar attık, ceza muhakemesinde yapısal yenilikler getirdik." diye konuştu.
Demokratik sistemlerin başlıca meşruiyet kaynağının, pek çok hak ve özgürlüğün de ön koşulunun ifade hürriyeti olduğunun altını çizen Gül, şunları kaydetti:
"Bu anlayışla, haber verme sınırını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemeler yapılmış oldu. Bu ilke tahkim edildi. İfade özgürlüğünü ilgilendiren konularda hak arama yolları genişletildi. Bunlar daha önce istinafta kesinleşiyordu. Ancak farklı kararlarla karşımıza çıktığı için Yargıtay içtihatlarıyla hukuk öngörülebilirliği olsun diye Yargıtay yolu açılmış oldu."
"TÜRKİYE'DE TUTUKLU ORANI YÜZDE 16'YA İNMİŞTİR"
Tutuklamanın bir koruma tedbiri olduğunu belirten Gül, "Asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklamaya başvurulmasının gerekli olduğu durumlarda da bu karar ölçülü ve orantılı şekilde tatbik edilmelidir. 2002 yılında tutuklu oranı yüzde 41 iken aralık ayı itibarıyla Türkiye'de tutuklu oranı yüzde 16'ya inmiştir." diye konuştu.
Ceza muhakemesinde Seri ve Basit Yargılama gibi iki yeni müessesede 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdiğini hatırlatan Gül, ortalama iki yılda sonuçlanan bu tür davaların, iki hafta gibi sürede sonuçlandığına işaret etti.
Gül, bunun Cumhur İttifakı ile yapılan reformların somut meyveleri olduğunu, bundan herkesin yararlandığını belirtti.
Suç mağdurlarının beyanlarının adli görüşme odalarında uzmanlar eşliğinde alınmasının, yasal zemine kavuştuğunu kaydeden Gül, 86 adliyede toplam 90 adli görüşme odası bulunduğunu kaydetti.
Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinin, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli birer merkez olacağını belirten Gül, "İnsanlık dışı bu fiillerin engellenmesi, toplumun her kesiminin ve tüm kurumların iş birliğinden geçmektedir. Kadına yönelik her türlü şiddeti kınıyorum, lanetliyorum. Tek bir kadının bile şiddete maruz kalmayacağı bir dünya inşa etmek hepimizin ortak dileği, ortak amacıdır. Bunu da gerçekleştireceğiz." ifadelerini kullandı.
"Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı"nın yasal statüye kavuşturulduğunu hatırlatan Gül, hukuk fakültelerine girişte 190 bin olan başarı sırası şartını 125 bine indirdiklerini anlattı.
İyi hal uygulamasının otomatik hale dönüştüğünü belirterek bunun da ortadan kaldırılması için 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren yeni bir uygulamaya geçileceğini ve böylece iyi halliliğe karar veren komisyona Aile ve Sağlık Bakanlığından uzmanlar katılacağını bildirdi.
İnfaz kurumlarında getirilen görüntülü görüşme imkanına işaret eden Gül, denetimli serbestlikte imza yükümlülüğünü, imza atmaya gitmek zorunluluğunda kalmaksızın bir takiple, denetimli serbestliği de bu anlamda daha insani bir hale getirmek üzerine çalıştıklarını söyledi.
E-duruşma uygulamasına başladıklarını belirten Gül, "30 büyükşehrimizde, 260 mahkemede e-duruşma başlamış oldu. Özellikle bu salgın sürecinde de avukatlarımızdan çok büyük bir olumlu dönüş aldık, bunu yaygınlaştırarak tüm Türkiye'de, tüm mahkemelere bu uygulamayı yansıtacağız." dedi.
"Elektronik tebligat"a değinen Gül, özellikle 40 milyonun üzerinde tebligat yapıldığını 2019'da başlayan bu uygulamayla ve 600 milyonun üzerinde tasarruf sağlandığını bildirdi.
Dört-beş aydır İstanbul Havalimanı'nda uygulamaya başlattıkları bir faaliyetle, yedi gün yirmi dört saat, hakim ve savcıların havalimanında yargı hizmetlerini verdiğini anlatan Gül, bugün itibarıyla yaklaşık 5 bin kişinin işlemlerinin yapıldığını açıkladı.
Resmi Gazete'de 15 Ocak'ta yayımlanan bir karara işaret eden Gül, hakimlerin vermiş olduğu kararlarda, Anayasa Mahkemesi ve AİHM'in vermiş olduğu kararlara yönelik bir ihlal söz konusuysa, bu ihlali yapan hakim ve savcıların terfisinde dikkate alınacağını söyledi.
Gül'ün bu ifadesi üzerine CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, arka sıralardan ön sıralara doğru yürüyerek "Anayasa Mahkemesi kararlarına uyuluyor mu uyulmuyor mu? Enis Berberoğlu'yla ilgili karara uyuluyor mu uyulmuyor mu? Buna cevap verin." diye seslendi. Meclis Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, yaptığının doğru olmadığını belirterek "Genel Kurulda bu şekilde davranmaya hakkınız yok." diyerek Tanrıkulu'nu uyardı.
Tanrıkulu'nun sözlü sataşmasına AK Parti milletvekillerinin de tepki göstermesi üzerine Meclis Başkanvekili Bilgiç, birleşime ara verdi. Arada da AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında tartışma devam etti.
TBMM Genel Kurulunda, Bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2021 yılı bütçesi üzerinde konuşan Gül, hakim ve savcı yardımcılığı kurumunun Türk yargı sistemine kazandırılmasını istediklerini, böylece kürsüde daha deneyimli kişilerin görev yapacağını söyledi.
Yargı mensuplarına coğrafi teminatın gerçekleştirilmesini hedeflediklerini bildiren Gül, yargı bağımsızlığının daha da güçlenmesi için coğrafi teminatı getireceklerini ifade etti.
Yargıda uzmanlaşmayı önemsediklerini belirten Gül, ihtisaslaşmanın sayısını artıracaklarını bildirdi.
"Ceza adaleti sistemi suçlular için caydırıcı, masumlar ve mağdurlar için ise koruyucu olduğu ölçüde etkindir, adildir." diyen Gül, masum hiçbir vatandaşın lekelenmesine izin vermeyeceklerinin altını çizdi.
Gül, 2017 yılında getirilen lekelenmeme hakkıyla birlikte hiçbir delile dayanmayan, soyut ve genel nitelikle bir vatandaşın lekelenmesinin önüne geçtiklerini anlatarak 3 yıl boyunca 455 bin ihbarda 292 bin soruşturmaya gerek olmadığına karar verildiğini, bu yıl 130 bin dosyada savcıların "bu bir iftiradır" diyerek 130 bin vatandaşı lekelemediğini aktardı.
Gül, 2018'de iş uyuşmazlıklarında, 2019'da ticari uyuşmazlıklarda ve bu yıl da tüketici uyuşmazlıklarında ara buluculuk imkanı getirdiklerini hatırlatarak yıllar süren ihtilafların 10 gün gibi çok kısa bir sürede sonuçlandığını vurguladı.
İş uyuşmazlıklarının yüzde 61'inin, ticari uyuşmazlıkların yüzde 54'ünün, tüketici uyuşmazlıklarının ise yüzde 64'ünün anlaşma ile sonuçlandığını ifade eden Gül, bugüne kadar 1 milyondan fazla uyuşmazlığın ara buluculukla sonuçlandığını kaydetti.
Kamunun vatandaşla mahkemelik olduğu uygulamaya son vermek üzere "idari sulh" müessesesini getireceklerini açıklayan Gül, böylece hem yargının iş yükünün azalacağını hem de vatandaşın devletiyle mahkemelik olmayacağını söyledi.
Adalet Bakanı Gül, avukatların, mesleğe yeni başlayanların, kamu avukatlarının özlük haklarının iyileştirilmesi, vergi gibi birtakım kolaylıkların yapılması hususunda Hazine ve Maliye Bakanlığı ile çalışmaları sürdüreceklerini belirtti.
"İYİ REFORM, İYİ UYGULAMAYLA HAYAT BULUR"
Hukuk devletinin demokrasiyi, insan onurunu koruyan, insan hak ve özgürlüklerini teminat altına alan, tüm işlemlerinde kendisini hukukla bağlı sayan devlet olduğunun altını çizen Gül, "Bu anlamda hukuk devleti ilkesini ifade özgürlüğü, hukuk güvenliği ve adil yargılanma hakkı gibi Anayasa'da teminat altına alınan tüm haklar bakımından güçlendirmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı'nın nihai hedefinin hukukun üstünlüğünü güçlendirmek olduğunu vurgulayan Gül şöyle devam etti:
"Eylem Planı'mız hem mevzuatımızı iyileştirecek düzenlemeleri hem de uygulamayı geliştirecek faaliyetleri kapsayacaktır. İnsan haklarına dayalı hukuk devleti anlayışımızın güçlendirilmesi, eylem planının temel hedefidir. Hukukun üstünlüğünü her alanda hakim kılan bir uygulama anlayışı, insanımızı haklarıyla birlikte yaşatmaya dair en büyük güvence olacaktır. Yargı ve adalet herkes içindir. Hiçbir siyasi mülahaza ya da düşünce değil, insana açılan bir kapıdır. İnsan için yapılan en kutsal vazife ve görevdir. Hangi reformu, hangi yeni düzenlemeyi yaparsak yapalım, hangi kanunu çıkartırsak çıkartalım, aslolan uygulamadır. İyi reform ancak iyi uygulamayla hayat bulur. Anayasayı da değiştirseniz, en iyi kanunları da yapsanız ancak kanunların ve bu düzenlemelerin iyi uygulayıcılar elinde hayat bulması, şekillenmesi, milletimiz adına adaletin tecellisi adına önemli bir ilkedir. Bu çerçevede yine eylem planlarımız ve bu konudaki zihniyet ve paradigma değişikliği de uygulamanın daha iyi olmasına katkı sağlayacaktır. Amacımız, ileri demokrasilerin tam merkezinde yer alan büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmektir."
"TÜRK YARGISI, DARBECİ HAİNLERDEN MİLLET ADINA HESAP SORMAYA DEVAM EDECEKTİR"
Gül, hak ve özgürlüklerin insan için dokunulmaz, devredilmez, güvenlikli bir alan inşa ettiğini dile getirerek bu değerlere yönelik en büyük tehdidin ve özgürlüklerin başlıca düşmanının terör olduğunu söyledi.
Bu nedenle terörle mücadelenin, özünde bir insan hakkı, hak ve özgürlük mücadelesi olduğuna dikkati çeken Gül, "Bugün ağzını barış diye açanların vatandaşımızın evinin önüne çukur kazdığı, ilk başta kendi vatandaşımıza silahı doğrulttuğu, sırtını PKK'ya, terör örgütlerine dayadığı anlayışı ortadan kaldırmaktır; özgürlük mücadelesidir, insan hakkı mücadelesidir." dedi.
FETÖ ile mücadelenin, terörle mücadelenin önemli bir boyutu olduğuna işaret eden Gül, PKK, PYD ve DAEŞ gibi bütün terör örgütleriyle de mücadelenin aynı ciddiyet ve kararlılıkla sonuna kadar kesintisiz devam edeceğini vurguladı.
Toplumun huzur ve güvenliği sağlanmadan özgürlüklerin korunamayacağını ifade eden Gül, "Güvenlik yoksa özgürlükler yaşayamaz. Özgürlükler yoksa güvenliğin bir anlamı olmaz. Ne özgürlükleri güvenliğe ne de güvenlik ihtiyacını özgürlüklere feda edebiliriz. Hukuk devleti, her ikisini birlikte var eden bir toplumsal düzendir ve bu düzenin korunmasıdır. Ülkenin huzurunu, milletin hukukunu, vatandaşın hakkını koruyan ve yaşatan, bağımsız ve tarafsız bir yargıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Abdulhamit Gül, FETÖ mücadelesinin de hem arınma hem de yargılama boyutuyla devam ettiğini belirterek "Yargı, 15 Temmuz gecesi milletle birlikte başlattığı demokrasi ve hukuk mücadelesini büyük bir kararlılıkla sürdürmektedir. Türk yargısı, darbeci hainlerden millet adına hesap sormaya devam edecektir. Sonuçta kazanan hukuk, demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti olacaktır." ifadelerini kullandı.
"YARGI, 83 MİLYONUN YARGISIDIR"
Gül, Adalet Bakanlığı personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığının desteğiyle ilave adımlar atmaya devam edeceklerini söyledi.
Türkiye'nin hukuk ve adaletini daha ileri taşımak için katkı sunacak bütün görüş ve önerilere açık olduklarını dile getiren Gül, "Yargı, AK Parti'nin yargısı değildir. Yargı, 83 milyonun yargısıdır, bu milletin yargısıdır. Bu konuda daha iyisini yapmak için hiçbir önyargımız yoktur. Hedefimiz, 83 milyon vatandaşımızı hiçbir ayrıcalık ve ayrımcılığa tabi tutmadan, herkesin eşit olduğu ve adalet hizmetlerinden eşit yararlandığı bir adalet sistemini kalıcı bir şekilde hukuk sistemimize kazandırmaktır." dedi.
"ADALET BAKANI'NIN CÜBBE GİYEREK KARAR VERMESİNİ Mİ BEKLİYORSUNUZ?"
Gül, CHP ve HDP'den gelen açıklamalara da yanıt verdi. Anayasa Mahkemesi kararlarının Anayasa'ya göre bağlayıcı olduğunu dile getiren Gül şunları kaydetti:
"Bu konudaki tutumuzu, yaklaşımımızı defalarca söyledik. Burada yargısal bir süreçle ilgili verilen bir kararda, siz, Adalet Bakanı'nın cübbe giyerek ağır ceza mahkemesi başkanını kaldırıp 'O cübbeyi ben giyeceğim, ben karar vereceğim.' demesini mi bekliyorsunuz? Yargı bağımsızdır, bu kararı veren bir yargı mensubudur. Yürüyen bir davayla ilgili hakime talimat, tavsiyede bulunarak 'Bu şekilde karar ver.' demeyi siz belki düşünüyor olabilirsiniz ama bizim anlayışımızda kararları hakim ve savcılar kendileri verirler. Coğrafi teminatı bu yüzden getirmeyi planlıyoruz."
"HAKİM 'ŞU NE DER, BU NE DER' DEMEZ"
Hakimin "Şu ne der, bu ne der." değil, dosyadaki delile göre karar verdiğini anlatan Gül, "Eğer 'Şu kişi ne der.' diyorsa, o kişi hakim değildir, savcı değildir, yargı mensubu değildir. Bu anlayışı kim söylüyorsa bu konuda savcılıklara suç duyurusunda bulunmanızı da sizlere tavsiye ediyorum. Öyle bir hakim olmaz, öyle bir savcı olmaz. 'Binlerce hakim, savcı cezaevinde.' diyorsunuz. Binlerce hakim cezaevinde değil, FETÖ'cü teröristler cezaevinde. PKK'yla omuz omuza çalışan, FETÖ ile PKK terör örgütünün mensupları cezaevinde. Bizim onurlu hakimimize "Cezaevinde." diyemezsiniz çünkü o Anayasa'ya bakar; Kandil'e bakmaz, Pensilvanya'ya bakmaz." ifadelerini kullandı.
KAYNAK: AA