İSTANBUL (AA) - Bayındır İçerenköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Muharrem Tokmak, akciğer kanserinin çoğunlukla doktora başvuracak kadar şikayet ve belirti vermediğini, verdiğinde ise ileri evre akciğer kanseri ile karşı karşıya kalındığını belirterek, düzenli kontrollerin hayati önem taşıdığını vurguladı.
Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır Sağlık Grubu'ndan yapılan açıklamaya göre, kanser kaynaklı ölümlerin yüzde 25’inin sorumlusu olan akciğer kanseri önemli bir halk sağlığı problemi. Geçen yıl dünya genelinde 2.7 milyon kişi akciğer kanseri tanısı alırken, 1 milyon 76 bin kişi aynı sebepten hayatını kaybetti.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Dr. Muharrem Tokmak, "Akciğerler, vücuda oksijen alınmasını ve karbondioksitin atılmasını sağlayan yaşamsal öneme sahip organlardır. Ancak bu hayati organların ve bronş sisteminin ağrı duyusundan yoksun olması ve genellikle ilk belirti olan öksürüğün sigara içen hastalar tarafından bir semptom olarak değerlendirilmemesi sonucu, akciğer kanseri tanısı çoğunlukla ileri evrelerde konuluyor. Bu nedenle düzenli kontroller ve erken tanı büyük önem taşıyor." ifadelerini kullandı.
- "Erken tanı daha yüksek tedavi başarısı sağlıyor"
Son birkaç yıldır akciğer kanseri tanısı almış kişilerde yapılan reseptör ve genetik mutasyon taramaları ile tedavide aşama kaydedildiğini ve sağ kalımda başarı sağlandığını belirten Tokmak, “Tüm kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde de erken tanı koymak, daha yüksek tedavi başarısı olasılığı veriyor. Hayatta kalma oranları kanserin türü ve tanı anında ne kadar yayıldığına bağlı olarak büyük ölçüde değişiyor. Akciğer kanseri tanısı almış her 3 kişiden biri en az 1 yıl yaşarken, 20 kişiden biri 10 yıl yaşıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Bazı kanser türlerinde önceden fark edilen belirtilerin erken tanıya götürebilirken, durumun her zaman bu şekilde gerçekleşmediğine dikkat çeken Tokmak, "Akciğer kanseri semptomlarının ve belirtilerinin oluşumu birkaç yıl sürebiliyor ve bazen hiç belirti vermeden sinsice ilerleyebiliyor. Çoğunlukla akciğer kanseri, doktora başvuracak kadar şikayet ve belirti verdiğinde geç kalınmış ya da ileri evre akciğer kanseri ile karşı karşıya kalmış oluyoruz. Hastalığın bu seyri, hastalık oranı ve ölüm oranının da neden bu kadar yüksek olduğunu açıklıyor. Bu yüzden tüm dünyada erken teşhis için akciğer kanseri taramaları yapılıyor. Erken evrede tanı konulan hastalar, cerrahi şansını yakalayarak hastalıkta kür sağlanabiliyor." yorumunu yaptı.
- "40 yaş üstü tüm bireyler düzenli olarak akciğer kanseri taramalarını yaptırmalı"
Tokmak, akciğer kanseri taramalarının 40 yaş üstü herkesin, tüm risk faktörlerinden bağımsız olarak yaptırması gerektiğini belirterek, "Sigara içmeyenler, yılda bir kez akciğer röntgeni çektirmeli ve şüpheli lezyon görülmesi durumunda akciğer tomografisi ile taranmalıdır. Sigara içenler ise her yıl bir kez direkt düşük doz akciğer tomografisi çekilerek yıllık taramalarını yaptırmak üzere göğüs hastalıkları kliniğine başvurmalıdır. Akciğer tomografisi erken tanıda en önemli tanı yöntemidir." açıklamasında bulundu.
Akciğer kanserindeki en önemli ve en sık görülen semptomun öksürük olduğunu, özellikle 3 haftayı geçen öksürüklerin kanlı balgamla beraber gelmesi durumunda hemen göğüs hastalıkları uzmanı kontrolünün gerektiğini bildiren Tokmak, hastalığın belirtilerini "Nefes darlığı, hırıltılı solunum, iştah kaybı, ateş, kilo kaybı, ses kısıklığı, göğüs ağrısı, yüz ve boyunda şişme, omuz, kol ağrısı, sırt ağrısı, yutma güçlüğü, baş ve kemik ağrıları, yorgunluk, halsizlik." şeklinde sıraladı.
Tokmak, akciğer kanserine neden olan faktörleri şöyle aktardı:
"Sigara: Akciğer kanseri hastalarının yüzde 80-90’ında sigara öyküsü görülüyor. Akciğer kanseri riskini artıran faktörlerin başında sigara yer alıyor. Kanser gelişme riskini, sigaraya başlama yaşı, sigara içme süresi, içilen sigaranın tipi ve günlük tüketilen sigara miktarı etkiliyor. Sigara içmeyenlere kıyasla, içenlerin kanser riski 10 ila 30 kat arasında artıyor. Kadınlarda yüzde 90, erkeklerde ise yüzde 79 oranında sigara içiminin, akciğer kanseri ile direkt ilişkisi olduğu biliniyor.
Çevre: Endüstriyel ve çevresel faktörler akciğer kanseri gelişimi açısından önem arz ediyor. Radon gazı, asbest, hava kirliliği, radyoizotoplar, ağır metaller ve hardal gazı gibi maddelere maruz kalmak ile akciğer kanseri arasında ilişki olduğu biliniyor.
Genetik: Kalıtsal etkenlerin akciğer kanseri gelişiminde etkili olduğu öne sürülüyor. Ailede akciğer kanseri olan birey varsa yakalanma riski 2,4 kat artıyor.
Virüsler: HIV enfeksiyonu olan kişilerde akciğer kanseri, daha yüksek olasılıkla ortaya çıkıyor.
Radyasyon: Herhangi bir kaynaktan gelen radyasyon akciğer dokusuna zarar vererek bronş hücrelerin yapısında bozulmalara ve karsinogeneze neden olabiliyor."