Suriye'de Esed rejiminin hapishanelerinde hukuka aykırı şekilde tutulan ve her gün işkence edilen kadınların seslerini duyurmak ve serbest bırakılmaları için kadınların başlattığı "Kadınlar İçin Vicdan Konvoyu", bugün İstanbul'dan yola çıktı.
İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Genel Başkan Yardımcısı Avukat Gülden Sönmez, Suriye'de 7. yılına giren iç savaş nedeniyle aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulunduğu 1 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini hatırlattı.
İç savaşta 15 bin çocuğun da yaşamını yitirdiğini belirten Sönmez, bu çocukların bedenlerinin bombalarla parçalandığını, enkaz altında kaldığını, klor, sarin ve diğer kimyasal gazları soluyarak öldüğünü ve birçok çocuğa işkence uygulandığını söyledi.
İşkence altındaki kadınlar için 8 Mart’ta sınırdaki tel örgülere 6 bin 500 oyalı yemeni asılacak.
Esed rejiminin zindanlarında 13 bin 581 kadının işkence ve diğer zalimane muamelelere maruz kaldığını, kadınlara tecavüz edildiğini anlatan Sönmez, şu ifadeleri kullandı:Şu anda 417'si kız çocuğu olmak üzere tespit edilen 6 bin 736 kadın, halen bu acıları yaşıyor. Aslında rejimin zindanlarında ölmeyi bekliyorlar, bizim onları kurtarmamızı değil. Biz ise onların ölümüne değil, kurtuluşlarına vesile olmak istiyoruz. Tecavüz ve işkence mağduru kadınların bırakıldıkları noktalarda ilk buldukları fırsatta intihar ettiklerini, bazılarının intihar girişiminde bulunduğu ama ölmediğini,
Sönmez, kadınlara yönelik cinsel saldırıların, işkencenin, hukuksuz tutulmanın uluslararası hukuk ile tüm dinlere göre savaş suçu ve insanlığa karşı suç olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Suriye rejimi, kadınlara tecavüzü bu savaşta açıkça bir silah olarak kullanmaktadır. Soruyoruz? Bu kötülüklere maruz kalan kadınlar, hangi uluslararası mekanizmanın, hangi devletin, hangi sivil kurumun, hangi mercinin masasında gündem olmaktadır? Gördüğümüz kadarıyla hiçbir masanın gündemi dahi olamamaktadır. Biz kadınlar, Suriye zindanlarındaki kız kardeşlerimizin acı ve çaresizlik içindeki çığlıklarını duyuyoruz. 7 yıldır birilerinin bir şey yapmasını bekliyoruz. Güç ve imkan sahibi kurumların, devletlerin, sözde barış masalarının bir şey yapmasını bekliyoruz. Uluslararası mekanizmaların, İşkenceyi Önleme Komitesi'nin, kadın haklarını korumaya yönelik kurulan devletler arası mekanizmaların bir şeyler yapmasını bekliyoruz ama onlar ya tecavüze ve işkenceye göz yumuyorlar ya da tepelerinden bomba atan orduları destekliyorlar. Kimse onlar için bir çaba içine girmiyor. Biz de 'artık yeter' diyoruz. Onlar oradalar, acı çekiyorlar, bizi bekliyorlar. Bizi duyan herkesin onları duymasını istiyoruz. Onları görmenizi istiyoruz, onlar için bir şey yapmanızı ve onlar için ses çıkarmanızı istiyoruz."
"Hapishanede doğan ve ölen bebekler oldu"
Suriye'de rejim hapishanelerinde 7 ay kalan ve eşini zindanda işkence sonucu kaybeden Mecit Çorbacı da Deraa kentinde barışçıl gösterilere katıldıkları için gözaltına alındıklarını anlattı.
Hapishanede 7 ay boyunca kendisine ve eşine işkence yapıldığını belirten Çorbacı, "Gözümün önünde konuşmam için eşime işkence yapıldı. Hücrede kaldım. Daha sonra 20 kişi ile beraber 2 metrekarelik alanda kaldım. Yanımızda yaşlı, hamile ve yeni doğum yapmış kadınlar vardı. Tuvalete gitmemize günde sadece 3 defa 8 saate bir kez izin veriliyordu. Kadınların özel günlerinde ped temin edilmiyordu. İçeride 7 senedir kalan ve her gün işkenceye maruz kalan insanlar var. Hapishanede doğan ve ölen bebekler oldu. Eşimin cenazesini dahi vermediler." diye konuştu.
Kaldığı hapishanede her gün erkeklere işkence edildiğini aktaran Çorbacı, "Her gün eylemlere katılan gençlere yapılan işkence seslerini duyduk. Tuvalete bile çıkmalarına izin verilmiyordu. Hatta birini saatlerce beklettiler, en son altına yaptı ve dışkısını yemeye zorladılar." ifadelerini kullandı.