SAKARYA (AA) - İBRAHİM YOZOĞLU - TürkTraktör Genel Müdürü Marco Votta, "CEO Söyleşileri" kapsamında AA muhabirine Türkiye ekonomisi, Türk Traktör'ün faaliyetleri ile iş ve özel yaşamına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Söyleşide Marco Votta'nın eşi Oya Votta ve oğlu Roberto Aybars Votta da hazır bulundu.
Resmi istatistiklerden de anlaşıldığı üzere son yıllarda Türkiye ekonomisinin çok büyüdüğüne işaret eden Votta, Türkiye'nin dünyada en çok büyüyen ülkelerden biri olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin dirençli ve bir o kadar da dinamik bir ülke olduğunu vurgulayan Votta, "Belli bir nüfus artış hızı olduğunu görüyoruz. Genç bir nüfusu var. Bu özellikleri gelişmiş ülke ekonomilerinde göremiyoruz. Ekonomisi de gelişen bir ülke olduğu için burada hala büyüme potansiyeli olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Votta, Türkiye'nin, yapılacak yatırımların da belli bir getiri sağlayabildiği bir ülke olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Türkiye'de yatırımların getirisinin görülebileceği bir yatırım ortamı var ama dinamik de bir ülke. Bununla beraber iniş çıkışların yaşandığı bir ülke. O bakımdan buraya gelecek yatırımcılar bence orta ve uzun vade düşünerek yatırım yapmalı. Kısa vadede yaşanabilecek birtakım düşüş periyotları yatırımcıyı korkutmamalı çünkü bunlar neticede büyümenin işaretleri."
Nitelikli ve incelikli ürünlere iç piyasadan talep geldiğini aktaran Votta, Türkiye'nin işlevsellik ve tasarım anlamında inovasyon yapabilirse daha fazla gelişebileceğini ve çok daha cazip bir yatırım ortamı elde edebileceğini dile getirdi.
Marco Votta, "Dolayısıyla Türkiye bu tür yeni inovasyonlarla geliştirmeler yapabilirse dünyaya satabileceği ürünler de geliştirir, bunları satma şansı olabilir ve bu şekilde ön plana çıkabilir." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'den 130'dan fazla ülkeye ihracat yapıyoruzTürkTraktör'ün Türkiye'de traktör üreten en büyük imalatçılardan birisi ve tarım sektöründe faaliyet gösteren üreticilerin en büyüğü olduğunu anımsatan Votta, şirketin 1954'te kurulduğunu, 64 yıldır faaliyette olduğunu aktardı.
Votta, 130'dan fazla ülkeye ihracat yaptıklarını, ayrıca traktörün motoru, şanzımanı gibi parçalarını ürettikleri için gurur duyduklarını belirterek, şirketlerinin dünyanın tarım ekipmanları üreten en büyük üretici konumunda olduğunu ifade etti.
Tarım alanında bir çiftçinin ihtiyaç duyabileceği bütün makine ve ekipmanları ürettiklerini, 4 yıl önce inşaat makine ve ekipmanları alanına da girdiklerini hatırlatan Votta, şöyle devam etti:
"Türk hükümetinin tanıdığı bu sektördeki ilk Ar-Ge merkezini Ankara'da kuran kuruluşuz. Daha sonra giderek artan Ar-Ge faaliyetlerimizi takip edebilmek için İstanbul'da da bir Ar-Ge ofisi açtık. Ankara'daki fabrikamız bizim eskiden beri var olan fabrikamızdır. Ankara'ya ek olarak daha sonra Sakarya'daki fabrikayı da kurduk. Bu arada Türkiye'nin her yerinde bir ayak izimiz olduğunu söyleyebilirim çünkü çok yaygın bir hizmet merkezi ağımız var. Bu hizmet ağımızda inşaat ekipmanları ve traktörlere satış ve satış sonrası hizmet veriyoruz. Türkiye'deki en profesyonel satış bayi ağına sahibiz. 140 bayimizin yanı sıra Türkiye'nin bütün illerinde 500 satış sonrası hizmet noktamız var."
"Uzun yıllar Türkiye hakkında bilgi toplamıştım"Marco Votta, 20 yılı aşkın süredir Türkiye'de olduğunu, Türkiye ve halkıyla ilgili algısının geldikten sonra değişmediğini vurgulayarak, "Tarih ve coğrafyaya meraklıyım. Uzun yıllar Türkiye hakkında bilgi toplamıştım. Hazırlıklıydım, büyük bir sürpriz yaşamadım." dedi.
Çalışma saatlerinin birden fazla ofisi olduğu için nerede bulunduğuna bağlı olduğunu anlatan Votta, Ankara'dayken sabah 8'den akşam 9'a kadar çalıştığını, Sakarya veya İstanbul'da bulunduğunda ise çalışmalarının daha kısa sürdüğünü ifade etti.
İş dışındaki zamanında konserlere gittiklerini ve seyahat etmeyi seven bir aile olduklarını aktaran Votta, "Evde bulunduğum zamanlarda da okumayı seviyorum. İş-özel hayat dengesinde ise ben mümkün olduğunca elimden geldiğince iş dışındaki zamanımı iyi değerlendirmeye çalışıyorum." diye konuştu.
İş ve iş dışı hayatındaki en önemli kararına ilişkin soru üzerine Votta, "Verdiğim en önemli karar, 2007'de ailemi İstanbul'a taşıma kararı oldu. O dönemde İstanbul'a taşındık ama faaliyetlerimiz ağırlıklı olarak Ankara'daydı. Ben Ankara'da çalışmaya devam ettim. Bu hem aile hayatım hem de kariyerim, iş hayatım anlamında çok belirleyici bir karar oldu." ifadelerini kullandı.
"Artık buraya yerleşik sayılırım"Türkiye'nin pek çok yerini gezebildiği için kendisinin çok şanslı olduğunu anlatan Votta, Türkiye'de gittiği her yeri sevdiğini ancak en beğendiği yerlerin en az gidilen belki de tanıtımı en az yapılan yerler olduğunu dile getirdi.
Votta, "Kastettiğim bölge Türkiye'nin kuzeydoğusu. Daha çok Kars, Artvin, Ağrı ve Iğdır yöresi. Normalde görmeye alıştığımız yerlerden çok daha orijinal, farklı ve hoş bir bölge olduğunu düşünüyorum. Ailemle birlikte Türkiye'nin kuzeydoğusuna gezmeye gitmiştik. Manzarası çok harika bir yolda seyahat ettik. Bayburt-Of arası güzergah fakat sonradan öğrendik ki meğer dünyanın en tehlikeli güzergahlarından biriymiş. Öyle bir maceramız olmuştu hala da zaman zaman andığımız bir hatıramızdır. 20 yıldan fazladır burada yaşıyorum sonuçta. Eşim Türk. Oğlum da burada doğdu. Artık zaten buraya yerleşik sayılırım." şeklinde konuştu.
Meslek hayatında elinden gelenin en iyisini yapmaya devam edeceğini vurgulayan Votta, bir taraftan da oğlunun geleceğini, onun mesleki kariyerini de göz önüne bulundurduğunu belirtti.
Votta, en çok sevdiği ve zaman zaman geri dönüp okuduğu eserin ise Flowers for Algernon adlı öykü kitabı olduğunu söyledi.
"Marco bizden birisi oldu"Votta'nın eşi Oya Votta ise Marco Votta ile 1995'te çalıştığı bir firmada tanıştığını ve 1997 yılında da evlendiklerini anlattı.
Eşine birçok konuda yardımcı olduğunu ancak Votta'nın genellikle çok rahat uyum sağlayan birisi olduğunu aktaran Oya Votta, "Sadece ilk zamanlar çat kapı gelen misafirlere biraz şaşırıyordu ama sonra ona da alıştı. Farklı kültürden olmanın getirdiği pozitif şeyler de var negatif şeyler de var ama ben çok fazla zorlandığımızı söyleyemem. Çok fazla farklı kültür çatışmasına inanan birisi değilim. Mühim olan karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış olduktan sonra bence her şey yolunda gidiyor." ifadelerini kullandı.
Tatillerinin yoğun geçtiğini, seyahat etmeyi çok sevdikleri için çok önceden planlamaya başladıklarını belirten Oya Votta, gittikleri yerlerde özellikle yerel yemekler yemeyi çok sevdiklerini dile getirdi.
Seyehat dışında ailece sinemaya, konserlere gitmeyi çok sevdiklerini, hafta sonları özellikle pazar günlerini mümkünse ailece evde sakin geçirmeye çalıştıkları aktaran Oya Votta, şunları söyledi:
"Eşli toplantılarda Marco'ya eşlik ediyorum, eşli olmayanlarda da genellikle hafta sonuyla birleştirebiliyorsak son gününe katılıp hafta sonunda birlikte vakit geçirmeyi seviyoruz. 20 yıldır burada olduğu için Türkiye'ye alıştı, 'Bizden birisi oldu.' diyebilirim. Nereye gidersek gidelim Türk misafirperverliği hoşumuza gidiyor. Özellikle Marco'nun çok hoşuna gidiyor, onu biraz şaşırtıyor. Nerede olursak olalım hemen herkes bizi davet ediyor, ağırlamaya çalışıyor onun da bu durum hoşuna gidiyor. Yurt dışında bu çok rastlayabileceği bir şey değil."
"İki farklı kültürden olmanın avantajını yaşıyorum"Marco Votta'nın oğlu Roberto Aybars Votta da iki farklı kültürden geliyor olmanın avantajını yaşadığını belirtti.
Dünyaya bakış açısının daha geniş olduğunu, farklı kültürleri, onların bakış açılarını anlayabilir hale geldiğini ifade eden Roberto Aybars Votta, şunları kaydetti:
"Küçük yaşlardan itibaren hep farklı ülkelerden arkadaşlarım oldu ve onların farklı bakış açılarının arkasında neyin olduğunu anlayabilme avantajı vardı. Şu anda Amerika'da üniversite okuyorum. İlk seneyi bitirdim. Makine mühendisliği bölümü okuyorum. Aynı anda ekonomi gibi bir dalda da eğitim almak istiyorum. Bakış açım genişlemesi için farklı dersler de almak istiyorum. Sadece mühendislik beni çok ileriye götürmez diye düşünüyorum. Öncelikle üniversiteyi bitirmek istiyorum. Aynı zamanda okul dışında deneyimim olsun diye bir yandan çalışmak, gezmek istiyorum. Amerika'da kaldığım için o kültürü de görüp geniş bir açıdan görüp anlamak istiyorum. Üniversiteden sonra ya yüksek lisans ya da iş hayatına kendimi atmayı öngörüyorum."
Roberto Aybars Votta, babasının iş temposunun çok ağır olduğunu, küçükken biraz da olsa zorlandığını aktararak, babasının her zaman ve her koşulda ailesiyle çok zaman geçirmeye çalıştığını, bunun için de babasına çok teşekkür ettiğini söyledi.