ANKARA (AA) - Bir grup yazar, akademisyen, gazeteci ve sendikacı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü PYD/PKK ve DEAŞ'a yönelik haklı mücadelesini desteklediklerini bildirdi.
Açıklamada, Anadolu ve Suriye topraklarının kardeşliğin, dayanışmanın ve değerlerin sembolü, bu kardeşliğin de her zaman düşman saldırılarının hedefi olduğu belirtildi.
Bu saldırıların 1915-1918 yıllarında olduğu gibi belli dönemlerde açık işgal girişimleri olarak gerçekleştirildiği ama her zaman ideolojik, etnik-ırkçı ayrıştırıcı yöntemlerle sürdürüldüğü vurgulanan açıklamada, Suriye coğrafyasında bugün yaşananların bazı akademisyen, sözde aydın ve aktivistlerin göstermeye çalıştıkları gibi bir etnik alan kapma yarışı olmadığı ifade edildi.
Açıklamada, sınırların hemen ötesinde, zamanla Türkiye'nin toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit aracına dönüştürülecek olan, Ortadoğu'nun yeniden emperyalist güçlere yapılandırılmasına hizmet edecek iş birlikçi devletimsi bir yapılanmanın kurulmasına dönük adımlar atıldığına işaret edildi.
Bu adımların köklü kardeşliği ve bölgenin kalıcı bir şekilde istikrara kavuşturulmasını tehdit ettiği belirtilen açıklamaya, şöyle devam edildi:
"Bu suni girişim, temelinden doğurabileceği sonuçlara kadar çürük, başarısızlığa mahkum, ancak enerjimizi, gücümüzü zayıflatıcı, bölge halkları arasında kalıcı düşmanlık ve kanlı savaşların doğmasına neden olacak tehlikeli bir süreçtir. Bu tehlikeli sürece Türkiye'nin aydını, akademisyen ve sivil toplum örgütleri ile duyarsız kalması beklenemez."
- "Türkiye sınırının gösterilmesi kabul edilemez"
Türkiye'nin 1952 yılından bu yana NATO üyesi olarak 65 yıldır örgüt üyesi ülkelerle müttefiklik ilişkisine sahip olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"Buna karşılık yarım asrı aşan ittifak bağı içinde müttefikimiz olan ABD, kuruluş felsefesi ve ideoloji olarak Maocu Sosyalist bir terör örgütü olan PKK/PYD/YPG ile ortaklık içinde kuzey Suriye'yi yapılandırmaya çaba harcamaktadır. Silahla kitleleri sindirerek kendine alan açmaya çalışan, terörü hedefe ulaşmakta bir araç olarak kullanan bir oluşumun hiç bir demokratik girişimin parçası olamayacağı açıktır. PYD, PKK'nın Suriye kanadı olmanın ötesinde, herhangi bir ayırt edici özelliğe sahip değildir. Örgütün mevcut lider kadrosu PKK'lı teröristlerce oluşturulmuştur."
Açıklamada, ABD'nin, PYD ile giriştiği ortaklığı DEAŞ'e karşı mücadelenin bir zorunluluğu olarak açıkladığı belirtilerek, "Oysa ABD, DEAŞ'e karşı Türkiye'nin ortak hareket etme teklifini reddetmiş, DEAŞ terör örgütünün gücünün ciddi ölçüde zayıflatılmış olmasına rağmen, PYD ile ortaklığını güçlendirerek sürdürmüştür. Üstelik kurulacak ordunun görev alanı olarak Türkiye sınırının gösterilmesi kabul edilemez bir durumdur. Türkiye'nin, terör örgütü PYD/PKK ve DEAŞ'a yönelik haklı mücadelesini destekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
- "ABD, Türkiye ile tarihi müttefiklik ilişkisini tehlikeye atmaktadır"
PKK ve PYD'nin bölgede yaşayan Kürtlerin temsilcisi olmadığına, hakimiyet kurduğu alanlarda kendi otoritesini tanımayan Kürt ve Arapları yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan zorla çıkardığına dikkati çekilen açıklamada, terör örgütlerinin kadın ve çocukları kendine yönelik operasyonlara engel olmak için de zorla canlı kalkan haline getirdiği bildirildi.
Tüm bu yaşananların ABD-PYD ortaklığının hedefinin DEAŞ olmadığını, PYD'nin de Kürtlerin temsilcisi değil, olsa olsa iş birlikçi bir terör örgütü olduğunu gösterdiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"ABD, bir terör örgütü ile geliştirdiği ortaklığıyla Türkiye ile tarihi müttefiklik ilişkisini tehlikeye atmaktadır. ABD, 15 Temmuz darbe girişiminin elebaşısı Fethullah Gülen'i korumaya devam etmektedir. Vizeleri askıya almak gibi sözüm ona Türk milletini cezalandırarak 'yola getireceği' gibi yanlış vehimlerle hareket ederek Türkiye kamuoyunun tepkisini çekmektedir. Her şeye rağmen Türkiye, demokrasisini daha da güçlendirerek, bölgesel barışı yeniden tesis etme kararlılığıyla yoluna devam edecek güçtedir."