PEKİN (AA) - Çin’in ve Asya’nın en büyük metropolü konumundaki kentte yaşayan 26 milyonu aşkın insan karantina koşullarında gündelik hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.
Şanghay’da son haftalarda Kovid-19’un Omicron varyantının yayılması nedeniyle vaka sayıları, salgının başından bu yana en yüksek düzeye ulaştı.
Kentte artan vakalar nedeniyle 28 Mart-1 Nisan'da Huangpu Nehri'nin Pudong ve çevresini de içine alan doğu ve güney kısmında, 1-5 Nisan'da ise Puşi ve çevresini içine alan batı kısmındaki bölgelerde sokağa çıkma yasağı uygulanmasına karar verilmişti.
İlan edilen sürelerinin sona ermesine rağmen vaka sayılarının azalmaması nedeniyle tüm kentte kapanma devam ediyor.
AA muhabiri Şanghay’da yaşayan yerli ve yabancılara, karantinanın gündelik hayatlarını nasıl etkilediğini, karşılaştıkları zorlukları ve salgın tedbirlerinin geleceğine dair görüşlerini sordu.
"Bazı gruplar daha hassas durumda"Adını açıklamak istemeyen Çin vatandaşı 32 yaşındaki Cıng da Huang Pu Nehri'nin batı bölümünde, Putuo ilçesinde yaşıyor.
Cıng, kapanma döneminde temel ihtiyaçların her yerde aynı nitelik ve nicelikte karşılanamadığını, engelliler, hastalar, yaşlılar, çocuklu ailelerin karantinada temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabileceğini söyledi.
Şirketlere kurumsal danışmanlık hizmeti veren Cıng, kapanmanın çalışma koşullarına etkisinin de işten işe ve sektörden sektöre farklılık gösterdiğini, bir fabrika işçisinin, hizmet sektörü çalışanının, beyaz yakalı bir ofis çalışanıyla aynı durumda olmadığını anlattı.
Kapanma döneminde insanlar arasındaki güçlü dayanışmadan derinden etkilendiğini vurgulayan Cıng, "İlk başta hiçbirimizin hayatında böyle bir kriz deneyimi yoktu. Dolayısıyla kendimizi aciz hissettik, bunalıma düştük, ne yapacağımızı bilemedik. Ancak sonraları insanlar birbirlerine destek olmaya başladı. Mahalle topluluklarının oluşturduğu sivil örgütlenmeler ortaya çıktı. Bu örgütlenmeler topluluk ruhunu ve dayanışmasını canlandırdı." dedi.
"Virüsle ortak yaşama yolu bulunmalı"Sıfır vaka stratejisinin devamı konusunda kuşkuları olduğuna işaret eden Cıng, "İnsanlık tarihinde bir virüsün tamamen saf dışı edildiği bir örnek yok. Virüs ile aynı eko-sistem içinde simbiyozun (ortak yaşama) yolu bulunmalı.” ifadelerini kullandı.
Kentin doğusundaki Pudong bölgesinde yaşayan, Çinli bir internet şirketinde içerik editörü olarak çalışan Lu Yi (25) de benzer görüşü dile getirdi.
Omicron varyantının bulaşıcılığının yüksek olması nedeniyle önlenmesinin zor olduğunu vurgulayan Lu, "Omicron çok hızlı ve vahşi şekilde yayılıyor. Bu durumda virüssüz yaşamak çok zor hale geliyor. Bu durumu kabul etmemiz gerek." dedi.
"Tedbirlerin devam etmesi benim için sürdürülebilir değil"Soyadını vermek istemeyen İtalyan vatandaşı Matteo (33) ise kapanma sırasında temel ihtiyaç maddelerini karşılama konusunda güçlüklerle karşılaştığını, dün sabah içme suyu bulabilmek için 3 saat uğraştığını söyledi.
Sömürge dönemi yerleşimlerinden Fransız İmtiyaz Bölgesi'ne bağlı Şühui ilçesinde yaşayan Matteo, salgın tedbirlerinin sürdürülebilirliğine ilişkin, “Bu tedbirler Çin için sürdürülebilir olabilir ama benim için değil. İlerleyen aylarda tedbirler gevşetilmezse ülkeme dönmem kaçınılmaz olacak.“ görüşünü dile getirdi.
Şirket avukatı olarak çalışan Matteo, salgının başından bu yana Şanghay’da ve Çin'in diğer kentlerinde yaşayan çok sayıda yabancının, uluslararası uçuşlara uygulanan kısıtlamalar ve ülke içindeki diğer kısıtlayıcı koşullar nedeniyle Çin’den ayrılmayı seçebileceğini belirtti.
"Finans başkentinde süt bulamayacağımı öngöremedim"Fransız İmtiyaz Bölgesi’nde yaşayan Türk vatandaşı Yusuf Tuna (28) da Şanghay’ı çok sevdiğini, şehirde bir ev almak, kalıcı yatırım yapmak gibi planları olduğunu, fakat salgın süreci ve özellikle son kapanmanın ardından geleceği öngörmekte zorlandığını kaydetti.
Şanghay’ın müreffeh bir şehir olduğunu, bu yüzden kapanma gündeme geldiğinde temel gıda maddelerine ulaşamayacağını öngöremediğini ifade eden Tuna, "Ben süt, yoğurt, peynir gibi temel gıda maddelerini stoklamadım. Neden? Çünkü burası Şanghay. 10 gün önce finans başkenti olan bir şehirde süt bulamayacağıma imkan vermedim, böyle bir şeyin olabileceğini öngöremedim.” diye konuştu.
Çinli bir teknoloji şirketinde stratejist olarak görev yapan Tuna, kapanma sürecinde kendisini en derinden etkileyen, unutamayacağı şeyin komşuların önemi olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti:
“Komşularım bana birkaç gün boyunca yemek verdiler, bugün de verecekler. Onlar olmasaydı bu kapanma çok daha zor geçerdi. Çünkü böyle zamanlarda komşularınla bir ekonomi yaratıyorsun. Büyük bir kazanda yemek pişiyor senin payına da bir kap düşüyor. Bu herkes için kazançlı oluyor. Eğer böyle bir iş birliği olmasaydı kapanma benim gibi yalnız yaşayan biri için çok zor geçerdi. Şanghay aslında yalnızlar şehri, yüz binlerce insan tek başına yaşıyor. Dayanışmanın ve komşuların önemini hiç tahmin etmediğim bir yerde öğrenmiş oldum.”
Karantinada bir aileAdlarını açıklamak istemeyen 39 yaşlarındaki ebeveynler Şia ve Tong, 6 yaşındaki kızlarıyla birlikte Şanghay’ın Pudong bölgesindeki evlerinde 20 Mart’tan beri karantinada yaşıyor.
Her ikisi de finans sektöründe danışmanlık yapan Şia ve Tong, mesleklerinin uzaktan çalışmaya olanak sağladığını, çevrim içi toplantı uygulamalarını kullanarak günlük işlerini yürütebildiklerini belirtti.
Baba Tong, küçük kızlarının zaman zaman toplantıların kesilmesine yol açtığından espriyle yakındı. Anne Şia ise kapanmanın çocuğun ruh halini etkilendiğine dikkati çekerek, “Apartmanımızda pozitif vaka olmadığı için bahçeye inip oynayabiliyor fakat okula gidemiyor, arkadaşlarını yüz yüze göremiyor, bu yüzden birazcık mutsuz fakat annesi ve babası ile birlikte olduğu için de mutlu.” ifadelerini kullandı.
Şia, Tong ve kızları, günlük ihtiyaçlar konusunda daha az sorunla karşılaşanlar arasında. Yerel hükümetin pirinç, erişte, un, sıvı yağ ve çeşitli sebzelerin olduğu temel gıda paketi dağıttığını, haftada iki kez dağıtılan paketlerde bazen meyve ve et ürünlerinin de bulunduğunu aktaran çift, günlük ihtiyaçları için belirli saatlerde internetten çevrim içi sipariş verebildiklerini kaydetti.
Muhabir: Emre Aytekin