ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü‘nün ( FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Karargahı‘nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde yurtta sulh konseyi üyelerinin de yer aldığı davaya devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'ndeki mahkeme salonunda görülen duruşmada, sözde konsey üyesi eski tümgeneral Mehmet Dişli, esasa ilişkin savunmasına başladı.
Dişli, slaytlar halinde hazırladığı savunmasının üç bölümden ve 800 sayfadan oluştuğunu belirtti.
Olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı olarak görev yaptığını söyleyen Dişli, savunmasının ilk bölümünde kariyeri hakkında bilgi verdi.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) modernleşmesi için meslek hayatının ilk yıllarından tutuklandığı güne kadar mücadele ettiğini belirten Dişli, başarıları nedeniyle önemli isimler tarafından takdir edildiğini aktardı.
Dişli, "Temmuz'da Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı projeler arasında TSK 2033 Programı vardı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın ABD'de, 'Pentagon'a rakip olacak' dediği Ay-Yıldız karargah projesi bizim hazırladığımız projedir." dedi.
Dişli, daha sonra 15 Temmuz akşamı Genelkurmay Başkanlığı karargahında yaşananları anlattı.
TSK 2033 projesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a takdim yapmak için olay akşamı karargaha geldiğini savunan Dişli, bu eyleminin darbe girişiminin dışında olduğunu, menfur olaylarla ilgisinin bulunmadığını iddia etti.
Komuta katına çıktığını, özel kalem müdürü ve yavere Akar ile görüşmek istediğini söyledikten sonra beklemeye başladığını ifade eden Dişli, bu esnada sivil ve çelik yelekli tanımadığı kişilerin ensesine uzun namlulu silah dayandığı öne sürdü.
Bu kişilerin silah zoruyla kendisine darbe yapılacağı bilgisinin yer aldığı bir not yazdırdıklarını iddia eden Dişli, daha sonra bu notu Akar'a arz etmek üzere makam odasına girdiğini aktardı.
Hayatta kalmak ve Akar'ın güvenliğini sağlamak için söylenenleri yapmak zorunda kaldığını belirten Dişli, iddialarına şöyle devam etti:
"Komutanın (Hulusi Akar) odasına yalnız girdim. Komutan evrak okuyordu. Bana bakmadan eliyle işaret etti, 'Otur' dedi ve bana 'Ne yaptın?' diye sordu. Benim arz için geldiğimi zannetti. Elimdeki kartlardan bana yazdırılanları arz ettim. Bu esnada dışarıdan silah sesleri geldi. Komutan, ne oldu diye beni dışarı gönderdi. Dışarı çıktığımda sivil ve üniformalı silahlı askerler gelmişti. 'Ne oldu' diye sordum. 'Destek kıtaları askerleri' denildi. Odaya geçerek durumu izah ettikten sonra, uçaklar uçtu. Odadaki perdeleri kapattım. Komutana da başka bir odaya geçmesini teklif ettim. 'Uygun olur' dedi. Amacım komutanı daha güvenli bir yere götürmekti. Komutan yan tarafa geçip, namazını kıldı. Bana 'Sen de kıl' dedi ama ben komutanın yalnız kalmasını istemedim ve 'benimkisi kazaya kalsın' dedim."
Daha sonra makam odasına giren silahlı kişilerin aracılığıyla Akar ile beraber Akıncı Üssü'ne götürüldüklerini belirten Dişli, burada darbe girişimini askerlerle birlikte yöneten, aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu sivil imamları görmediğini söyledi.
Dişli, "Sivil kıyafetliler vardı ama o şahıslarla hiç karşılaşmadım. Öte yandan uzun saçlı adamı görsem de yadırgamazdım çünkü jandarmada bu tarzda bir yığın eleman var." diye konuştu.
- Gazetecilere hakaret
Akıncı Üssü'nde bulunduğu sürede Akar'ın yanında kaldığını, darbe faaliyeti kapsamında bir eylemde bulunmadığını öne süren Dişli, Akın Öztürk'ün yanı sıra bazı darbe sanıklarını gördüğünü aktardı.
Darbe girişiminin bastırılmasından sonra Akar'ın da içinde bulunduğu helikopterle Başbakanlık Konutu'na geçtiklerini anlatan Dişli, bir süre sonra burada tutuklandığını ifade etti.
FETÖ üyesi olmadığını, aksine bu yapının mağduru olduğunu savunan Dişli, tutuklandıktan sonra hakkında basında çıkan haberlerle algı oluşturulmak istendiğini öne sürdü.
Dişli'nin, hakkında haber ve köşe yazısı kaleme alan gazetecilere hakaret içeren ifadeler kullanması dikkat çekti.
Darbe sanığı Dişli, savunmasına yarın kaldığı yerden devam edecek.