ANKARA (AA) - Avrupa Politika Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Amanda Paul, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşa ilişkin, "Bence kimse bu kadar vahşi bir işgalin Avrupa’nın merkezinde yaşanabileceğini düşünmemişti. Ama artık gördük ki böyle bir şey mümkün. Hatta daha vahşi ve acımasız hale gelebilir." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca İletişim Başkanlığı Konferans Salonu'nda "Ukrayna’da Savaş: Bölgesel ve İnsani Sonuçlar" başlıklı konferans düzenlendi.
Konferansın "İnsani sonuçlar nasıl engellenebilir?" başlığıyla yapılan ilk oturumunda konuşan Romanya merkezli düşünce kuruluşu New Strategy Center Bilim Kurulu Üyesi Büyükelçi Gheorghe Magher, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın çok fazla yönü olduğunu belirtti.
Magher, 7 milyon Ukraynalının ülke içinde ve dışında yerinden edildiğini ve bunun mültecilere ev sahipliği yapan ülkelerde bir baskı oluşturduğunu söyledi.
Savaşın Romanya'ya etkisinden de bahseden Magher, Romanya'nın Polonya'nın ardından ikinci en fazla Ukraynalı sığınmacı alan ülke olduğunu dile getirdi.
Magher, savaşın başından bu yana 700 binden fazla Ukraynalının Romanya topraklarına girdiğini ve burada geçici koruma altına alındığını kaydetti.
Romanya'nın Ukraynalı sığınmacılara insani yardım sağladığını aktaran Magher, "Hükümet tarafından (sığınmacılara) başlangıç olarak 40 milyon avro ayrılmış durumda. Bu zamanla daha da artacak." diye konuştu.
- "Rusya’nın müzakereye ya da sonuç üretmeye istekli olduğundan çok kuşkuluyum"
Tartu Üniversitesi Bölgesel Siyaset Çalışmaları Profesörü Andrey Makarychev, Ukrayna-Rusya Savaşı'nı "çatışma" olarak tanımlamaktan çekindiğini vurgulayarak "Çünkü çatışma dediğimiz zaman bu karşılıklı, iki tarafın da sorumlulukları olan bir konu. Şimdi bence bu bir işgal. Bu bir saldırı. Bu Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı bir savaş." şeklinde konuştu.
Savaşın askeri, diplomatik ve insani olmak üzere üç boyutunun olduğunu kaydeden Makarychev, "Ben insani trajediyi savaşın yarattığı ürünlerden biri olarak görmüyorum. Bu Rusya’nın göz korkutma stratejisinin ve varoluşsal korkusunun bir parçası." ifadelerini kullandı.
Makarychev, Mariupol'de sivillerin kasten hedef alındığını dile getirerek "Rusya’nın herhangi bir şekilde müzakereye ya da sonuç üretmeye istekli olduğundan çok kuşkuluyum." dedi.
Ukrayna’dan gelen sığınmacıların Estonya’ya etkisini de değerlendiren Makarychev, Ukraynalılar için istihdamın kolaylaştırılmasının sağlandığının, psikolojik destek ve çocuklara eğitim desteği verildiğinin altını çizdi.
Savaşın uzaması durumunda Avrupa Birliği'nin (AB) mülteci kriziyle mücadele etmek için neler yapabileceğinin sorulması üzerine Makarychev, "Şu anda yaptıklarını yapmaya devam ederler diye düşünüyorum. AB'den daha fazla mali destek gelebilir. Ama bu yeterli olmayabilir." diye konuştu.
Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsünden Kıdemli Araştırmacı Ryhor Nizhnikau da Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki insani boyutun Rusya'nın planının bir kısmını oluşturduğunu, Rusya'nın "insanların yaşadığı zulmü bir araç olarak kullanmaya" devam edeceğini anlattı.
Nizhnikau, "Putin bu savaşı Mariupol'u ya da başka bir yeri almak için yapmadı. Onun amaçları çok daha büyük." değerlendirmesinde bulundu.
Tam olarak savaşın nasıl biteceğinin bilinmemesine rağmen Ukrayna'daki "yeniden inşa" sürecinin önemli olduğunu vurgulayan Nizhnikau, savaş sürürken bu sürecin devam etmesinin önemli bir işaret olduğunu kaydetti.
Nizhnikau, "Türkiye’de, Estonya’da, Polonya’da insanların yaptığı şeyler çok büyük önem taşıyor. Çünkü savaştan kaçan insanlara yardımcı oluyorlar." ifadelerini kullandı.
Yeniden inşa ve imar planında özellikle Ukrayna'nın geleceğine odaklanılması gerektiğinin altını çizen Nizhnikau, "Bence uluslararası toplum ne yaparsa yapsın bu yalnızca Ukrayna odaklı olmamalı. Ukrayna ve Ukraynalıların güçlendirilmesine de odaklanmalı. Çünkü Ukrayna halkı yalnızca dirençli ve dayanıklı değil, aynı zamanda oldukça rekabetçi ve yetkin özelliklere de sahip." diye konuştu.
- "(Avrupa) Türkiye ile de iş birliğini ve diyaloğunu güçlendirmesi gerekiyor"
Konferansın "Ukrayna-Rusya Savaşı'nın bölgesel etkileri" başlıklı ikinci oturumunda konuşan Avrupa Politika Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Paul ise Ukrayna'nın söz konusu savaşın "1. aşamasını" kazandığını söyledi.
Paul, "Bence kimse bu kadar vahşi bir işgalin Avrupa’nın merkezinde yaşanabileceğini düşünmemişti. Ama artık gördük ki böyle bir şey mümkün. Hatta daha vahşi ve acımasız hale gelebilir." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin NATO'nun bir parçası olduğuna da değinen Paul, Türkiye'nin "müttefiklerle omuz omuza yol aldığını" ve savaşın sona ermesi için "kolaylaştırıcı bir rol" üstlendiğini belirtti.
AB için en kötü olan şeyin AB'nin kendisini "enerji krizinin içinde bulması" olduğuna işaret eden Paul, "Bence özellikle enerji açısından Avrupa Birliği’nin bu noktada bir ders alması gerekiyor." dedi.
Paul, Avrupa'nın güvenlik konusunda Türkiye ile iş birliği yapabileceğini belirterek "Güvenlik konusunda kilit önemli ortaklarla iş birliği yapılması gerekiyor. Bunlardan biri Türkiye olabilir." diye konuştu.
Paul, "(Avrupa'nın) Türkiye ile de iş birliğini ve diyaloğunu güçlendirmesi gerekiyor. Yalnızca Ukrayna değil dünyanın pek çok yerinde yaşanan çatışma ortamında Türkiye’nin böyle bir rol benimsediğini görüyoruz. Avrupa’nın bunu görmemesi gerçekten büyük bir aptallık olur." ifadesini kullandı.
- "İş birliği ve koordinasyona ihtiyacımız var"
Bulgar Bilimler Akademisinde Araştırmacı Martin Sokolov da Karadeniz bölgesinde çatışmanın çok uzun süredir devam ettiğini ve bunun pek çok tehlikeyi beraberinde getirdiğini belirterek bunun yalnızca Ukrayna ile sınırlı kalmayacağını, küresel sonuçlara sahip olduğunu söyledi.
Sokolov, en yakın tehlikelerin başında mülteci krizinin geldiğini, Rusya’dan da Avrupa'ya doğru bir göç artışı olabileceğini belirterek insani yaklaşımın çok hızlı bir şekilde benimsenmesi ve entegrasyonun sağlanması gerektiğini kaydetti.
Sokolov, Bulgaristan'ın Rusya ile Ukrayna arasında dengeli bir yaklaşım yürütmeye çalıştığını da dile getirdi.
İş birliği çağrısı yapan Sokolov, "Sadece Romanya-Bulgaristan-Türkiye değil burada söz konusu olan. Sadece bunların çabası yeterli olmayacaktır. Bu yüzden de iş birliği ve koordinasyona ihtiyacımız var. Bunun vurgulanması gerekiyor. Burada özellikle koordinasyon önemli. Savunma ve güvenlik ekipmanlarının alınması noktasında da bu koordinasyonun sağlanması gerekiyor." dedi.