İSTANBUL (AA) -
Türkiye-Afrika Medya Zirvesi'nde Türkiye'den ve Afrika'dan önde gelen medya yöneticileri, gazetecilikte salgın sonrası yaşanan zorluklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İstanbul'da düzenlenen 2 günlük zirvede, TRT, Anadolu Ajansı, Daily Sabah, GNEC Medya, MSG Medya ve Standard Group'tan önemli isimler söz aldı.
TRT Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Oğuz Göksu, salgın sırasında ve sonrasında medya ve gazeteciliğin karşılaştığı sorunlarla mücadele alanlarını idrak edebilmek için yeni nesil teknolojinin kullanımı ve sosyal medya platformlarına entegrasyon gibi küresel verilere ve güncel araştırmalara da bakmanın gerekli olduğunu aktardı.
"We Are Social"ın küresel anlamda derlediği verileri hatırlatan Göksu, şunları kaydetti:
"Ocak 2022 itibarıyla 7,9 milyarlık dünya nüfusunun 5,3 milyarı mobil cep telefonu kullanıcısı, 4,9 milyarı internet ve 4,6 milyarı da sosyal medya kullanıcısı olmuş durumda. 16-64 yaş aralığındaki internet kullanıcılarının günde ortalama, herhangi bir cihaz üzerinden internette geçirdiği süre artık dünyada 7 saati bulmuş durumda. Bunun sosyal medyada geçirilen süresi 2,5 saat ve 2 saatin üzerinde vakitte de haberleri okumak ve medyayı takip etmekte internet kullanıcıları. Bu anlamda 'internet ilk olarak neden kullanılır?' sorusunun karşılığı da yüzde 63 oranla öncelikle bilgiye erişme anlamında internetten faydalanıyoruz. Dolayısıyla hızlı ve basit bir şekilde habere, bilgiye ulaşma anlamında artık geleneksel medya yerine dijital medyadan faydalanıyoruz. Böyle olunca da bilgi, haber, belge görsel içerikler noktasında hakikat algısını yeni medya belirler hale gelmiştir. Bu anlamda sosyal medyadan yana baktığımızda, sosyal medyadaki paylaşımların içerikleri, skorları bir çeşit hakikat belirleme mekanizması olarak işlevsel hale gelmiştir."
Türkiye'deki verilere değinen Göksu,"Türkiye'de 70 milyon internet kullanıcısı, 69 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı söz konusu. 16-64 yaş aralığına baktığımızda da kullanıcılarının 8 saatini internette, sosyal medyada ise 3 saatini geçirdiğini görüyoruz. Burada dezenformasyon ve manipülasyon konusuna baktığımızda 18 yaş ve üzeri internet kullanıcıları, internette karşılaştıkları bilgilere yönelik olarak, bu bilgilerin yanlış, sahte haber olabileceğine yönelik algısı yüzde 61. Çok önemli bir düzeyde, hakikat mi, sahte haber mi, çarptırılmış bilgi olup olmayacağı konusunda ciddi bir endişe söz konusu." diye konuştu.
"Türkiye yüzde 49'la en fazla dezenformasyona maruz kalan ülke konumunda"Türkiye'nin dezenformasyonla mücadelede önemli bir aktör olduğunu vurgulayan Göksu, "Dezenformatik içerikle de çok sık karşılaşıyoruz. Yapılan küresel araştırmada, 37 ülke arasında Türkiye, yüzde 49'la en fazla dezenformasyona maruz kalan ülke konumunda. Bu bağlamda baktığımızda da 18 yaş ve üzeri internet kullanıcılarının internette karşılaştıkları bilgilere yönelik eleştirel septik bir tavrı olduğunu görüyoruz. Küresel verilerde de Brezilyalı internet kullanıcılarının yüzde 84'ü, Amerikalıların yüzde 67'si, İngilizlerin yüzde 63'ü internette karşılaştıkları verilere karşı şüpheci bir tavır sergiliyorlar. Bu da tabii dezenformasyon ve manipülasyonun zirve yapmasına sebep oluyor." ifadelerini kullandı.
Göksu, gazetecilerin gündem oluşturması yerine, arama motorlarının ilk çıkardığı açıklamaların hakikat belirleyici konumuna geçtiğini ifade eden Göksu, "Bu anlamda da algoritmaların gölgesinde yaşadığımızı belirtmemiz gerekiyor. Artık algoritmaların gölgesinde bir medya düzeninin inşa edildiğini açıkça söylememiz gerekiyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu dönemi "dijital diktatörlük" olarak ifade ettiğini belirten Göksu, "Sosyal medya platformlarının özellikle temsilcilik açmama, haksız iktidar olma eğilimlerini, açılış konuşmasında sayın İletişim Başkanımız da 'siber emperyalizm' gibi bir yaklaşımla ortaya koymuştu. Bunun aslında gelip dayandığı mesele, negatif algı yönetimi meselesi." diye konuştu.
"Türkiye'de orman yangını sürecinde ciddi bir şekilde manipülasyon süreci yaşandı"Türkiye'den örnekler veren Göksu, "Türkiye'de bir yıl önce yaşadığımız orman yangını sürecinde 'helpturkey' etiketiyle ciddi bir şekilde manipülasyon süreci yaşandı. Bir İngiliz bakanın, İngiliz gazetesinde Afgan düzensiz göçmenlerle ilgili geçici barınma merkezi açılacak açıklamasını Türkiye'deki çeşitli odaklar Türkiye'de de bu barınma merkezleri açılacak şeklinde bir infiale dönüştürdü." ifadelerini kullandı.
Daily Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Altay, insanın, yetenekleri sınırlı bir canlı olduğunu, dolayısıyla haberlere ihtiyaç duyduğunu, insanların hayatlarını haberlere göre şekillendirdiğini söyledi.
Haberlerin gizli ya da açık bir şekilde reklam içerdiğini belirten Altay, "Medya kuruluşları da insanlar gibi canlı organizmalardır. Dolayısıyla onlardan yüzde 100 bir objektiflik bekleyemeyiz." dedi.
Amacımız yalan haberleri deşifre etmekAnadolu Ajansı Dünya Dilleri Yayın Yönetmeni Erman Yüksel, "Düşük maliyet, bilgiye, dataya kolay ve hızlı erişim, hedef kitlenizde entegrasyon okuyucu alışkanlıklarının kolaylıkla filtrelenmesi buna bağlı olarak ne üreteceğinize, nasıl içerik üreteceğinize daha kolay karar verebiliyor olmak iyi şeyler." dedi.
Yüksel, dijitalleşmenin getirdiği komplikasyonlar olduğunu, salgınla beraber bunların kökleştiği, birinci komplikasyonun ise yalan haber olduğunu belirtti.
Yalan haberin dijitalleşmesiyle beraber daha hızlı yayıldığına değinen Yüksel, "Yalan haberin hızlı yayılma meselesi. Hangi eğitim seviyesinden geliyor olursanız olun, size sağlanan bilgi, ideoloji; ideolojinize, dünya görüşünüze uyuyorsa alıyorsunuz, kabul ediyorsunuz çok da fazla sorgulamadan. Böyle bir problem var." ifadelerini kullandı.
Yalan haber ve dezenformasyon meselesiyle ilgili gazetecilerin üzerine düşen görevler olduğunu vurgulayan Yüksel, şöyle devam etti:
"Burada Anadolu Ajansının faaliyetinden kısaca bahsetmek istiyorum. Genel Müdürümüz de her yerde ısrarla önemini üzerine basa basa vurguluyor. Anadolu Ajansı bir teyit hattı oluşturuyor, yeni bir platform oluşturuyor. Buradaki amacımız şu yalan haberi ortaya koymak, deşifre etmek, yalan haberin kurulması, oluşturulması süreçlerinin de faş etmek."
Salgınla beraber içerik kalitesinin düşmesinin de gazetecilik açısından sorun teşkil ettiğini belirten Yüksel, "Dijital medyacılığın haberciliği, ajans üzerine büyük oranda yaslanma meselesi ve sağdan soldan haber toparlama meselesi. Televizyonlarında konuşan kafalara dönüşmesi meselesi. Uzun bitmeyen tartışma programları içeriğin sahadan üretilen özel içeriğin, özel haberciliğin yerinden yapılan haberciliğe verilen önemin gitgide azalması bir tehlike gazetecilik açısından. Bir tembelleşmeye yol açıyor. Az önce bahsettiğim nimetler bizi oraya itiyor ama orada dengenin sağlanması gerekiyor." dedi.
Anadolu Ajansının avantajlı bir konumda bulunduğunu, haberin ana kaynağı olduğunu ifade eden Yüksel, haberi Türkiye'de ve dünyadaki farklı yerlerdeki muhabirlerden, yerinden, tanıklardan haberin unsurlarından ve aktörlerinden alarak dünyaya taşıdıklarını anlattı.
Ajansın, Afrika içeriklerini artırdığına da değinen Yüksel, analiz birimin bu haftadan başlayarak Türkiye-Afrika ilişkileri hakkında 8 farklı içerik yayınlanacağını belirtti.
"Pek çok gazeteci depresyonla mücadele ediyor"GNEC Medya Grubu Editörü Kayode Akintemi, salgın süreci ve sonrasında Afrikalı gazetecilerin yaşadığı zorluklara dikkati çekti.
Akintemi, "Salgın sonrası dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde birçok şirketin gelirleri azaldı ya da kapandı. Şirketlerin reklam harcamalarının azalması medya sektörünün gelirlerinin azalmasını beraberinde getirdi." dedi.
Ekonomik zorluklar nedeniyle birçok medya kuruluşunun ya da çalışanının zor durumda kaldığına değinen Akintemi, 2021'in sonunda ABD, Kanada gibi bazı ülkelerde hükümetlerin bazı şirketlere destek olmasına rağmen bu durumun Afrika'da gerçekleşmediğine dikkati çekti
Akintemi, "Para sıkıntısı Nijerya gibi bir yerde pek çok yayın kuruluşunun maaşları ödeyememesine neden oldu. Gazeteciler bulabildikleri her yerden para alma yoluna girdiler çünkü kendilerine ve ailelerine bakmaları gerekiyor." diye konuştu.
Afrikalı gazetecilerin ekonomik sıkıntılara bağlı olarak özellikle zihinsel sağlıklarının çok iyi durumda olmadığını söyleyen Akintemi, "Şunu söyleyebilirim ki pek çok gazeteci depresyonla mücadele ediyor ama her gün işe gitmeye devam ediyor." dedi.
Akintemi, gazetecilerin her zaman ve koşulda haber yapmak zorunda olduğunu belirterek, "İletişim Başkanlığına teşekkür etmek istiyorum. Bu zirve bize fırsat vermeli ve masa üzerinde çözüm bulmamıza zemin hazırlamalı." ifadesini kullandı.
Salgında kadın gazeteciler iki işi birlikte yapmak zorunda kaldıKenya'nın en büyük medya şirketlerinden Standard Group'un Kadın Ağı Başkanı Queenter Mbori, salgınla mücadelede gazetecilerin ön sırada yer aldığını, hastalandıklarını ve çalışma koşullarının zorlaştığını belirtti.
Kendi şirketinde 350 kişiyi temsil ettiğini kaydeden Mbori, kadın gazetecilerin de diğer kadınlar gibi salgında evde çalışmak zorunda kaldığını ve çocuklara bakmak gibi yükümlülükler aldıkları için "iş kaybı ve mağduriyet" yaşadığını söyledi.
Güney Afrika'dan MSG Medya Grubu Başkanı Given Mkhari, medya sektörünün belli bir zaman, para ve yetkinlik istediğine vurgu yaparak, salgın sırasında işlerin kötüye evrildiğini belirtti.
Salgın bittiğinde pek çok gazetecinin işini kaybettiğini vurgulayan Mkhari, hem Afrika hem de dünyada güçlü bir kamu hizmeti yayıncılığının olması gerektiğini dikkati çekti.
Mkhari, küresel oyuncuların istediği gibi ve vergi vermeden harekete etmesine izin verilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Muhabir: Tufan Aktaş,Gökhan Kavak,Mustafa Hatipoğlu,İrem Demir